Endonezya içindeki kata serapan ne anlama geliyor?
Endonezya'deki kata serapan kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte kata serapan'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Endonezya içindeki kata serapan kelimesi borç, kredi, borçlanma, ikraz, ödünç anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
kata serapan kelimesinin anlamı
borç(loan) |
kredi(loan) |
borçlanma(loan) |
ikraz(loan) |
ödünç(loan) |
Daha fazla örneğe bakın
Mereka melihat seluruh kelompok kata dan menyerap kata-kata secara kelompok atau maknanya secara keseluruhan. Onlar sözcükleri grup halinde görüp, onları öbek öbek ya da tüm olarak düşünceler halinde kavrar. |
Bagaimana jika saya katakan bahwa menyerap pengetahuan lebih baik daripada orang yang pernah kutemui, saya pikir saya benar-benar lulus ujian bar? Peki ya ben sana, hayatında hiç bilmediğin gibi bilgi kullandığımı,... ve gerçekten BAR sınavını geçtiğimi söylersem? |
Sebenarnya alat ini memungkinkan pertukaran emosi yang intensif, tapi fungsi utamanya untuk menyerap kata- kata tertentu yang diucapkan. Aslında böylece yoğun bir duygusal değişim sağlar, ama hizmet vermek için teslim olma kelimesinden özgüllük kaydedilir. |
Tapi perlu hampir satu dasawarsa bagi saya untuk benar- benar menyerap kata- kata itu. Ancak bu kelimeleri olabilmek benden hemen hemen bir on yıl aldı. |
(Suara tawa) Sebenarnya alat ini memungkinkan pertukaran emosi yang intensif, tapi fungsi utamanya untuk menyerap kata-kata tertentu yang diucapkan. (Gülüşmeler) Aslında böylece yoğun bir duygusal değişim sağlar, ama hizmet vermek için teslim olma kelimesinden özgüllük kaydedilir. |
”Mereka menyerap informasi seperti karet busa menyerap air,” kata seorang ibu. Bir anne “çocuklar bilgiyi sünger gibi çeker” dedi. |
Kata ini akhirnya diserap dalam bahasa Inggris "electric" dan "electricity", yang pertama kali muncul pada tulisan cetak pada tulisan milik Thomas Browne, Pseudodoxia Epidemica, tahun 1646. Bu kelime İngilizce’de electric ve electricity kelimelerini çağrıştırıyordu ve Thomas Browne’ nin 1646’da kurulmuş olan Pseudodoxia Epidemica’sının ilk baskısında görülmüştü. |
Jadi, kata majalah itu, ”menyerap komponen-komponen tanah itu sendiri agaknya sama pentingnya bagi kesehatan manusia seperti halnya buah-buahan dan sayur-mayur terbaik yang ditanam di situ”. Dergi şöyle devam ediyor: “Toprağı oluşturan bileşenlerin vücuda girmesinin toprakta yetişen en iyi sebze meyveleri yemek kadar önemli olduğu giderek daha iyi anlaşılıyor.” |
Mohon kalian serap apa yang dikatakan tanpa cemooh, Buckley. Sana karanlık olmadan söylenenleri emmeni isteyeceğim, Buckley. |
Ia berkata, lambat laun, ragi itu menyerap ke seluruh adonan. Mayanın bir süre sonra tüm hamuru mayaladığını söyledi. |
Misalnya anggota-anggota keluarga saudara bergiliran membaca kisah ini dengan suara keras dan berupaya menyerap apa yang dikatakannya. Tutalım ki, ailenizin fertleri sırayla bu kaydı yüksek sesle okuyup anlatılanı özümsemeye çalışıyorlar. |
Dengan demikian, ia akan terus menyerap ”pola perkataan yang sehat” dari Alkitab dan publikasi Alkitab, lama setelah pelajaran saudara dengannya tamat. —2 Timotius 1: 13. Böylece, birlikte yaptığınız tetkik bittikten uzun zaman sonra da, Mukaddes Kitap ve ona dayalı yayınlardaki “sağlam sözlerin örneğini” özümsemeye devam edecektir.—II. Timoteos 1:13. |
Seorang anak yang dibesarkan dalam lingkungan demikian dapat belajar lebih dari satu pola perkataan; ia mungkin juga menyerap pandangan yang rancu akan dirinya dan orang-orang lain. Böyle bir ortamda yetiştirilen çocuk, konuşma biçiminden fazlasını kapabilir; kendisi ve başkaları hakkında çarpık bir görüşü de benimseyebilir. |
Dia menyerap ketakutan mereka melalui perkataannya. Hikayesiyle, onların korkularını alıyor. |
Banyak kata bahasa Nahuatl, seperti kata untuk avokad, cokelat, koyote, dan tomat, diserap ke dalam bahasa Inggris. Türkçedeki bazı kelimeler de Nahuatl dilinden gelmiştir. Avokado, çikolata ve domates bunlara örnektir. |
BISA dikatakan bahwa manusia itu bagaikan spons, cenderung menyerap apa saja yang ada di sekitarnya. İNSANLAR bir bakıma süngere benzer; çevrelerinde ne varsa onu içlerine çekip benimsemeye eğilimlidirler. |
Paulus dengan cocok menghubungkan semua ini dengan tangan Yehuwa, katanya, ”Tanah yang menyerap air hujan yang sering turun ke atasnya, dan yang kemudian menghasilkan tumbuh-tumbuhan yang cocok bagi orang-orang yang untuknya tanah itu digarap, sebagai balasan menerima berkat dari Allah.” —Ibrani 6:7. Bu nedenle Pavlus uygun şekilde tüm bu şeyler üzerinde Yehova’nın eli olduğundan söz etti: “Üzerine sık sık yağan yağmuru emen ve kimler için işleniyorsa onlara yararlı bitkiler üreten toprağı Tanrı bereketli kılar.”—İbraniler 6:7, YÇ. |
”Kamu akan menyerap lebih banyak jika musiknya dimatikan,” kata Steve, yang dikutip sebelumnya. Daha önce söz ettiğimiz Steve “Müzik kapalı olduğunda insan derslerini çok daha iyi yapıyor” diyor. |
(Mazmur 103:10, 11; Amsal 3: 11, 12) Namun sebelum orang-tua dapat melakukan hal ini, mereka sendiri harus menyerap perkataan Yehuwa, seperti yang diperingatkan nabi Allah, Musa, kepada orang-orang Israel zaman purba, ”Apa [”perkataan dari Yehuwa ini”, NW] yang kuperintahkan kepadamu pada hari ini haruslah engkau perhatikan.” —Ulangan 6:6. (Mezmur 103:10, 11; Süleymanın Meselleri 3:11, 12) Fakat ana-babalar bunu yapmadan önce, Tanrı’nın peygamberi Musa’nın eski İsraillilere tembih ettiği gibi, kendileri Yehova’nın sözlerini iyice benimsemelidirler: “Bugün sana emretmekte olduğum bu [Yehova’dan gelen] sözler senin yüreğinde olacaklar.”—Tesniye 6:6. |
Sekarang saya berusaha menyerap sebanyak mungkin kata-kata bijaksana beliau, dan sebelum saya kembali mengajar di musim gugur, saya menulis 3 peraturan saya sendiri yang masih saya terapkan di silabus saya hari ini. Şimdi ben bu akıl dolu kelimelerden çok şey öğrendim ve bu güz sınıfa tekrar dönmeden önce bugün yine getirdiğim ders planıma kendi 3 kuralımı yazdım. |
Courage, definisi aslinya adalah waktu pertama diserap bahasa inggris -- berasal dari kata latin cor, yg artinya hati -- dan definisi aslinya adalah menceritakan siapa diri anda dengan sepenuh- hati. Cesaret, İngilizcede ilk kullanılmaya başlandığında cesaretin gerçek tarifi Latince de cor yani " kalp " kelimesinden geliyordu - ve asıl anlamı, kendi hikayeni tüm kalbinle anlatabilmen demekti. |
Otaknya dapat menyerap semua bunyi bahasa dan arti kata, sehingga dalam waktu singkat, anak itu dapat mengutarakan diri dengan fasih, mungkin dengan tak henti-hentinya. Çocuğun beyni, sesleri ve sözcüklerin anlamlarını adeta emer ve böylece ufaklık çok geçmeden belki de durmadan konuşarak dili ustalıkla kullanmaya başlar. |
Mengulangi penekanan kata-kata kunci dan membuat penerapannya akan memungkinkan gagasan-gagasan dapat diserap.—Lihat Petunjuk Sekolah, pelajaran 24 dan 25. Kilit sözcüklerin bir daha vurgulanması ve ayetin uygulanması, düşüncelerin yer etmesine yardımcı olacak.—Rehber kitabı bölüm 5 ve 6’ya bak. |
Sepanjang hidupnya sebuah galaksi akan terus menyerap materi yang tertarik dari awan kecepatan tinggi dan galaksi katai. Bir galaksi, yaşamı boyunca, kendine yüksek hız bulutları ve cüce galaksilerden çektiği maddeleri katar. |
Kita mungkin tidak dapat sepenuhnya menghindari mendengar kata-kata kotor, namun kita dapat dan harus membuat upaya yang sungguh-sungguh untuk tidak menyerap hal-hal tersebut. Kötü sözler işitmeyi belki tamamıyla önleyemeyiz, yine de bu şeyleri benimsememek üzere bilinçli bir gayret gösterebiliriz, göstermeliyiz de. |
Endonezya öğrenelim
Artık kata serapan'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.
Endonezya sözcükleri güncellendi
Endonezya hakkında bilginiz var mı
Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.