Cosa significa con in Turco?
Qual è il significato della parola con in Turco? L'articolo spiega il significato completo, la pronuncia insieme a esempi bilingue e istruzioni su come utilizzare con in Turco.
La parola con in Turco significa ile, -le, -la, -lı, -li, -li olan, giyen, giymiş, ile, aracılığıyla, vasıtasıyla, ile, -e göre, -e bağlı olarak, ile, ile birlikte, ile, rağmen, karşın, ile, ile birlikte, ile, hizmetinden faydalanmak, -e göre, ile, gibi, -den yapılmış, beraber, birlikte, yönetiminde, taşımak, becerikli, her işin altından kalkan, küçümseyen, tepeden bakan, kibirli, zorla yapılan, zorlamayla yapılan, cebri, yatan, aklı başında, yaşlanmış, ihtiyarlamış, adresli, sürüklenen, çoğu kez, çok defa, sık sık, çoğu durumda, dikkatle, dikkatlice, düzgünce, muntazamca, çabucak, hızla, süratle, seyrek olarak, nadiren, sakince, sakinlikle, sakin bir şekilde, ciddi olarak, ciddiyetle, sevgiyle, severek, güzel bir şekilde, güzelce, ölesiye, sakince, sakinlikle, dikkatle, dikkatlice, sıkıcı bir şekilde, tembelce, tembel bir şekilde, tembel tembel, sinirli bir şekilde, beceriklice, becerikli bir şekilde, cesaretle, cesurca, mertçe, kesinlikle, kesin olarak, muhakkak, ateşli bir şekilde, hissiz/duygusuz bir şekilde, endişeli bir şekilde, endişeyle, kaygılı bir şekilde, kaygıyla, çevikçe, çeviklikle, kötülükle, kötü niyetle, vurgulayarak, kızgın bir şekilde, öfkeli bir şekilde, topallayarak, yerinde duramayarak, titreyerek, güçlü bir şekilde, büyük başarıyla, çok başarılı bir şekilde, cins hayvan, safkan hayvan, bilgili olmak, ağır adımlarla yürümek, araç sürmek, araç kullanmak, hatır hutur/şapur şupur yemek/çiğnemek, arabayla gelmek, kavga etmek, dövüşmek, suçlamak, sorumlu tutmak, tuzağa düşürmek, festonla/çiçeklerle süslemek, uzun uzun öpmek, soğuk davranmak, kaşıkla beslemek, kaldırmak, dalgın, hayale dalan, çukurlu, oyuklu, baklava desenli, aşırı düşkün, agresif, ak saçlı, ciddi olarak, ciddi bir şekilde, ciddiyetle, gürültüyle, kuvvetle, kuvvetlice, orta karar bir şekilde, dikkatle, dikkatlice, acımasız/sert/kaba/kötü bir şekilde, şiddetle, soğuk bir şekilde, soğuk, neşeyle, keyifle, berrak bir şekilde, tamamen, fitilli dokunmuş kumaş, yüz yüze gelme, karşılaşma, taktik tahtası, dolgu topuk ayakkabı, son vermek, kabul etmek, kaçırmak, buluşmak, durdurmak, kesmek, bırakmak, ile beraber yenilmek, hapır hupur yemek, kaşıkla yedirmek, geri dönüşümünü sağlamak. Per saperne di più, vedere i dettagli di seguito.
Significato della parola con
ile, -le, -la
È andata con lui a vedere un film. Onunla sinemaya gitti. |
-lı, -li, -li olan
La mia macchina è quella con la striscia rossa. Kırmızı çizgili olan araba benim arabam. |
giyen, giymiş
È quello con la maglia blu. |
ile, aracılığıyla, vasıtasıyla
Ha mangiato con una forchetta. Yemeğini çatalla yedi. |
ile
|
-e göre, -e bağlı olarak(a seconda di) La temperatura varia con la velocità e la direzione del vento. Sıcaklık, rüzgârın hızına ve yönüne göre değişiklik göstermektedir. |
ile, ile birlikte(bakımı altında) Il bambino è con suo zio mentre i suoi genitori sono in vacanza. |
ile(tavır) Agisce fermamente, con evidente autorità. |
rağmen, karşın(nonostante) Rimane ottimista anche con tutti i suoi problemi. |
ile(hastalık, vb.) È a casa malata con un brutto raffreddore. |
ile birlikte, ile
Lavorava con le comunità per migliorare i servizi locali. |
hizmetinden faydalanmak
Lavoriamo con la Citibank da anni. |
-e göre, ile
Lo conosco con il nome di battesimo. Onu ilk ismiyle tanıyorum. |
gibi
Con orrore si accorse che il quadro era sparito. |
-den yapılmış
Questi abiti sono interamente realizzati con materiali riciclati. |
beraber, birlikte
Quando Joe va a fare compere, sua sorella va volentieri insieme a lui. Alışverişe çıktığı zaman kızkardeşi de onunla beraber (or: birlikte) gitmeyi seviyor. |
yönetiminde
Ha studiato con un maestro. |
taşımak(un sorriso, ecc.) (yüz ifadesi, vb.) Sono usciti dal cinema con il sorriso. |
becerikli, her işin altından kalkan
|
küçümseyen, tepeden bakan, kibirli
John si rivolge ai non udenti in modo paternalistico: a voce alta e con parole corte. |
zorla yapılan, zorlamayla yapılan, cebri
La polizia trovò segni di ingresso forzato nella casa. |
yatan(sulla schiena) Il passeggero coricato stava infastidendo l'uomo dietro di lui. |
aklı başında(persona) Marilyn è una persona molto semplice: sarà di vantaggio nella crisi in arrivo. |
yaşlanmış, ihtiyarlamış
|
adresli(con indirizzo scritto) |
sürüklenen
|
çoğu kez, çok defa, sık sık, çoğu durumda
Il venerdì spesso andiamo a casa presto. |
dikkatle, dikkatlice(con cautela) I bambini hanno guardato attentamente prima di attraversare la strada. Çocuklar dikkatle sağa ve sola bakıp karşıdan karşıya geçtiler. |
düzgünce, muntazamca
|
çabucak, hızla, süratle
Quando Amanda ha visto il cane sulla strada, ha reagito prontamente ed è riuscita a schivarlo. |
seyrek olarak, nadiren
|
sakince, sakinlikle, sakin bir şekilde
|
ciddi olarak, ciddiyetle
Se glielo chiedi seriamente sarà felice di aiutarti. |
sevgiyle, severek
Firmò la lettera "Affettuosamente tuo, zio Jim". |
güzel bir şekilde, güzelce
|
ölesiye
Otto persone si aggrappavano accanitamente ai lati della barca. |
sakince, sakinlikle
Ha ascoltato pazientemente le sue lamentele e poi ha risposto. |
dikkatle, dikkatlice
Gli studenti ascoltarono attentamente il professore. |
sıkıcı bir şekilde
|
tembelce, tembel bir şekilde, tembel tembel
|
sinirli bir şekilde
|
beceriklice, becerikli bir şekilde
|
cesaretle, cesurca, mertçe
Mia madre affrontò il cancro audacemente e con gran senso dell'umorismo. |
kesinlikle, kesin olarak, muhakkak(dire, parlare) Il film fu decisamente un flop. |
ateşli bir şekilde
|
hissiz/duygusuz bir şekilde
L'infermiera prese freddamente la temperatura e i segni vitali del paziente. |
endişeli bir şekilde, endişeyle, kaygılı bir şekilde, kaygıyla
Bonnie si mangiava ansiosamente le unghie mentre guardava il film horror. |
çevikçe, çeviklikle
La ginnasta eseguì il numero facilmente. |
kötülükle, kötü niyetle
|
vurgulayarak
"No!", gridò Harriet enfaticamente. |
kızgın bir şekilde, öfkeli bir şekilde
Rick sbatté furiosamente la porta chiusa dopo di lui. |
topallayarak
|
yerinde duramayarak
|
titreyerek
|
güçlü bir şekilde
Le piante del mio giardino stanno crescendo vigorosamente. |
büyük başarıyla, çok başarılı bir şekilde
Per loro sollievo quasi tutta la classe ha passato brillantemente l'esame. |
cins hayvan, safkan hayvan
|
bilgili olmak(bir konuda) |
ağır adımlarla yürümek
|
araç sürmek, araç kullanmak(veicolo) Non posso ancora guidare. Ho appena 15 anni. |
hatır hutur/şapur şupur yemek/çiğnemek
Cerca di non essere così rumoroso quando mastichi. |
arabayla gelmek(con l'auto) Sono rimasto sorpreso vedendolo arrivare con una vistosa auto sportiva. |
kavga etmek, dövüşmek
Ha dovuto combattere il suo aggressore con un bastone. Kendisine saldıran adamla sopayla dövüşmek zorunda kaldı. |
suçlamak, sorumlu tutmak
Non incolpare me! Non è stata colpa mia. |
tuzağa düşürmek(mecazlı) |
festonla/çiçeklerle süslemek
I genitori della ragazza avevano decorato la sala per la sua festa di compleanno. |
uzun uzun öpmek
Si è sbaciucchiata il mio fidanzato quando sono andata via dalla festa. |
soğuk davranmak(birisine) |
kaşıkla beslemek
|
kaldırmak(toz, vb.) Correvo lungo la spiaggia e scalciavo la sabbia mentre passavo. |
dalgın, hayale dalan(kişi) Me ne stavo seduto lì tutto sognante quando l'insegnante all'improvviso disse il mio nome. |
çukurlu, oyuklu(superficie) (yüzey) |
baklava desenli
Il panno ha un motivo arlecchino colorato. |
aşırı düşkün
Ray è un seguace fanatico della sua squadra di baseball preferita. |
agresif(colloquiale) (kişi) Quel lottatore tosto sta cercando proprio te, Sasha. |
ak saçlı(formale) (kişi) |
ciddi olarak, ciddi bir şekilde, ciddiyetle
Jim studiò l'oggetto seriamente. |
gürültüyle
|
kuvvetle, kuvvetlice
|
orta karar bir şekilde
Cerco di bere moderatamente e non ho mai fumato. |
dikkatle, dikkatlice
Al professore piace descrivere gli eventi storici accuratamente e alla fine potrebbe parlarne per ore. |
acımasız/sert/kaba/kötü bir şekilde
Il bullo scherniva gli altri bambini meschinamente. |
şiddetle
|
soğuk bir şekilde, soğuk
|
neşeyle, keyifle(mecazlı) |
berrak bir şekilde(düşünme) Questo farmaco non permette di pensare lucidamente. |
tamamen
|
fitilli dokunmuş kumaş
Reba ha confezionato un nuovo vestito da uno spesso twill marrone. |
yüz yüze gelme, karşılaşma(mecazlı) A Don piace corteggiare il pericolo e fa cose rischiose come il paracadutismo. |
taktik tahtası(football americano) (spor) |
dolgu topuk ayakkabı(scarpe) |
son vermek
Gli scioperanti hanno dichiarato che non interromperanno la loro protesta. |
kabul etmek
Lei è convinta che tutti accetteranno il suo progetto non appena lo avranno compreso. |
kaçırmak(birisini) L'uomo rapì il figlio dopo averne perso la custodia. |
buluşmak(birisiyle) |
durdurmak, kesmek, bırakmak
|
ile beraber yenilmek(cibo: contorni) (yiyecek) Le nostre omelette sono accompagnate da insalata o patatine. |
hapır hupur yemek
|
kaşıkla yedirmek(birisine bir şeyi) |
geri dönüşümünü sağlamak
Jim ricicla sempre le bottiglie di vino, le porta alla raccolta di bottiglie ogni settimana. |
Impariamo Turco
Quindi ora che sai di più sul significato di con in Turco, puoi imparare come usarli attraverso esempi selezionati e come leggerli. E ricorda di imparare le parole correlate che ti suggeriamo. Il nostro sito Web si aggiorna costantemente con nuove parole e nuovi esempi in modo che tu possa cercare il significato di altre parole che non conosci in Turco.
Parole aggiornate di Turco
Conosci Turco
Il turco è una lingua parlata da 65-73 milioni di persone in tutto il mondo, il che la rende la lingua più parlata nella famiglia turca. Questi oratori vivono principalmente in Turchia, con un numero minore a Cipro, Bulgaria, Grecia e altrove nell'Europa orientale. Il turco è parlato anche da molti immigrati nell'Europa occidentale, specialmente in Germania.