Endonezya içindeki kesempatan ne anlama geliyor?

Endonezya'deki kesempatan kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte kesempatan'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Endonezya içindeki kesempatan kelimesi şans, talih, olasılık, fırsat, imkan anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

kesempatan kelimesinin anlamı

şans

(break)

talih

(chance)

olasılık

(possibility)

fırsat

(facility)

imkan

(facility)

Daha fazla örneğe bakın

(Ayub 38:4, 7; Kolose 1:16) Diberkati dengan kemerdekaan, kecerdasan, dan perasaan, makhluk-makhluk roh yang perkasa tersebut memiliki kesempatan untuk menjalin ikatan yang pengasih —dengan satu sama lain dan, yang terutama, dengan Allah Yehuwa.
(Eyub 38:4, 7; Koloseliler 1:15, 16) Kendilerine özgürlük, zekâ ve duygu bağışlanan bu güçlü ruhi varlıklar, birbirleriyle ve en önemlisi Yehova Tanrı’yla aralarında sevgi bağı oluşturma olanağına sahiptiler.
Dalam peralihan dari satu pokok utama kepada yang lain, istirahat memberi hadirin kesempatan untuk merenungkan.
Bir ana noktadan başka bir ana noktaya geçerken yapılan ara dinleyicilere düşünme fırsatı verir.
Pd saat makan bersama dan pd kesempatan yg cocok lain, anjurkan anggota-anggota keluarga untuk menceritakan pengalaman-pengalaman yg mereka dapatkan dlm dinas pengabaran.
Yemek zamanlarında ve diğer uygun fırsatlarda aile fertlerini tarla hizmetinde edindikleri tecrübeleri anlatmaya teşvik edin.
Aku bahkan tak pernah punya kesempatan.
Şansım bile olmamış.
Bagi kebanyakan mereka, ini akan merupakan kesempatan pertama untuk membuktikan bagaimana kasih mereka kepada Allah bisa diuji.
Bu, onlardan birçoğunun, deneme altında, Tanrı’ya sevgilerini ispat etmek üzere ilk fırsatı olacak.
Aku rasa dia juga sempat masuk ke dalam rumahku.
Sanırım evime de girmiş.
Pahlawan tidak mendapatkan kesempatan kedua. Dan orang-orang yang perlu Anda membuat keputusan hidup dan mati setiap hari.
Kahramanların ikinci bir şansı yoktur ve insanlar her gün ölümcül seçimler yapmanızı bekler.
Kami menolak banyak kesempatan bisnis yang meragukan.
Çalıştığım şirkette önümüze çıkan birçok fırsatı şüpheli bulduğumuz için geri çevirdik.
Di sana, ia punya kesempatan yang sangat bagus untuk memberikan kesaksian di hadapan para pejabat.
Pavlus oradayken yetkililere cesurca şahitlik etmek için eşine ender rastlanan fırsatlara sahip oldu.
David tak memberinya kesempatan bergerak.
David ona hiçbir şans tanımıyor.
Saudara mungkin perlu menggunakan kesempatan itu untuk menunjukkan bagaimana bimbingan Alkitab dapat melindungi kita dari aspek-aspek hari raya yang menjadi sumber frustrasi dan beban bagi banyak orang.
Bu fırsatı, Mukaddes Kitaptaki yönlendirici ilkelerin bizi bu tür özel günlerin insanlarda düş kırıklığı yaratıp yük oluşturan yönlerinden nasıl koruduğunu göstermek üzere kullanabilirsiniz.
Kau memberikan dirimu kesempatan lagi
Kendine yeni bir şans kazandın
12 Berperan serta dalam pelayanan sepenuh waktu, jika tanggungjawab-tanggungjawab Alkitab memungkinkan, dapat menjadi kesempatan yang baik sekali bagi pria-pria Kristen untuk ”diuji dahulu”.
12 Mukaddes Yazıların yüklediği sorumluluklar izin verdiği takdirde, Mesih’i takip eden erkeklerin dolgun vakitli hizmete katılmaları, “önce tecrübe edil”meleri bakımından, mükemmel bir fırsat olabilir.
Hamba-hamba Yehuwa menghargai kesempatan untuk bergaul di perhimpunan.
Yehova’ya hizmet edenler ibadetlerde birbirleriyle arkadaşlık etme fırsatlarını takdir ederler.
Ini bisa jadi kesempatan terbaik kita untuk keluar dari sini.
Buradan çıkmak için en iyi şansımız bu olabilir.
Pada tahun 66 M, orang-orang Romawi tanpa diduga-duga mempersingkat pengepungan mereka atas Yerusalem, sehingga memberi kesempatan kepada ”daging” orang-orang Kristen untuk melarikan diri.
Roma ordusu MS 66’da, Yeruşalim’in kuşatmasını hiç beklenmedik şekilde sona erdirerek İsa’nın takipçileri olan ‘adamların’ kaçmasına olanak verdi.
Selalu ingin memperbaikinya menuju kejayaan hanya saja tak sempat.
Burayı hep eski haline getirmek istemişimdir ama vakit olmadı işte.
Para dewa telah menawarkanmu kesempatan untuk terlahir kembali...,... pengampunan, kelayakan berada di Valhalla.
Tanrılar sana tekrar doğmak için, bağışlanmak için Valhalla'yı hakketmek için bir şans verdi.
Pada kesempatan terakhir ia merayakannya, ia menguraikan satu-satunya perayaan ilahi bagi orang Kristen—Perjamuan Malam Tuhan, peringatan kematian Yesus.
Kutladığı son Fısıh’ta İsa, takipçileri için yegâne Tanrısal kutlama olan Rabbin Akşam Yemeğini veya kendi ölümünün anılmasını kurdu.
Ini satu-satunya kesempatan kita.
Bu son şansımız.
Lucaris bertekad memanfaatkan kesempatan baru ini untuk mendidik pemimpin agama Ortodoks dan golongan awamnya dengan menerbitkan sebuah terjemahan Alkitab serta risalah-risalah teologia.
Loukaris eline geçen bu fırsatı Ortodoks ruhban sınıfı ile halkı eğitmek üzere kullanmaya kararlıydı. Bunun için de bir Mukaddes Kitap çevirisi ve çeşitli ilahiyat risaleleri yayımlayacaktı.
Aku sempat melihat laptop itu sebelum ditembak, dan ada cetak biru di layarnya.
Laptop kapanmadan bir bakabildim ve ekranda bina planları vardı.
(Luk. 8:42b-48) Kehangatan yang Yesus perlihatkan pada kesempatan-kesempatan tersebut menyentuh hati kita bahkan sampai sekarang.
(Luka 8:42-48) İsa’nın bu olaylarda sergilediği sıcaklık bugün bile yüreğimizi etkiler.
Aku sudah mempersiapkan kesempatan ini.
Böyle bir zaman için hazırlık yapmıştım.
Pintu masuk ke segala ruangan merupakan kesempatan untuk memilih jalan yang lain.
Her kapının girişinde farklı bir yol seçme fırsatı vardır.

Endonezya öğrenelim

Artık kesempatan'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.

Endonezya hakkında bilginiz var mı

Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.