Endonezya içindeki silau ne anlama geliyor?

Endonezya'deki silau kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte silau'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Endonezya içindeki silau kelimesi parlaklık, parıltı, şaşırtmak, gözünü kamaştırmak, parlama anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

silau kelimesinin anlamı

parlaklık

(brilliance)

parıltı

(glare)

şaşırtmak

(daze)

gözünü kamaştırmak

(dazzle)

parlama

(blaze)

Daha fazla örneğe bakın

ada mobil yang menabrak tembok cahaya menyilaukan.
Kör edici bir ışığa çarpan bir araba...
Saya tidak tahu mana yang lebih buruk —berdiri di atas genangan air sepanjang siang di tempat yang gelap gulita atau menahan lampu sorot yang sangat menyilaukan yang diarahkan langsung kepada saya sepanjang malam.
Hangisinin daha kötü olduğunu bilmiyordum; tüm gün neredeyse tamamen karanlıkta suda durmak mı, yoksa acı verici parlak projektörün gece boyu üzerime vurmasına dayanmak mı?
Ada helm silau, Mengkonfirmasikan bahwa ini adalah speedster merah.
Başlık parlaması yok, bu da Kırmızılı Hızcı olduğunun kanıtı.
+ 4 Sebab inilah firman Yehuwa kepadaku, ”Aku akan tetap tenang dan memandang ke tempatku yang tetap,+ seperti panas yang menyilaukan pada waktu siang,+ seperti kabut embun di panasnya musim panen.
+ 4 Çünkü Yehova bana şöyle dedi: “Güneşin yeri ısıtan ışıkları+ gibi, hasat sıcağındaki+ çiy bulutu gibi durgun kalıp yukarıdan meskenimi+ seyredeceğim.
Bahwa seluruh dunia akan jatuh cinta dengan malam, Dan membayar sujud menyembah dengan matahari menyilaukan.
Tüm dünyada gece aşık Ve cafcaflı güneş hiçbir ibadet ödemek olacağını.
Kalian satuan kecil yang harus kupoles hingga prestasi kalian berkilau... menyilaukan setiap orang di barisan lapangan ini.
Siz küçük bir grupsunuz. Başarılarınız bu meydandaki herkesin gözünü kamaştırıncaya dek sizi parlatacağım.
Dia sangat silau dengannya, dia tak lagi berpikir seperti polisi.
Bu tutku onu kör ediyor, polis gibi düşünemiyor.
McDeere menyilaukan.
McDeere muhtesemdi.
Itu petasan Diwali yang menyilaukan.
Diwali festivalinde parlayan havai fişekler gibi.
Bibi pikir matahari menyilaukan mata Bibi.
Yüzüğü güneş sandım.
Apakah kau menyilaukan mata pejalan kaki dan pengendara motor di jalan tol?
Yoldan geçenleri ve motorlu taşıt sürücülerini ışıktan kör mü ediyorsunuz?
Bulu2 mereka terlalu menyilaukan.
Tüyleri öylesine parlaktır.
pasir ini telah di bawah penuh silau matahari sepanjang hari dan saya bisa merasakan panas memancar dari itu.
Bu kum tüm gün boyunca güneşin ışınlarına maruz kalır ve ısının yayıldığını hissedebiliyorum.
Dengan menerobos garis pertahanan dan disinari cahaya yang menyilaukan, sang penyerbu pun masuk.
İstilacının, duvarda oluşturduğu yarıktan içeriye göz kamaştırıcı bir aydınlık yayılırken o içeri giriyor.
Carilah silau, lihat jika itu muncul lagi.
Işığa dikkat et, Bak bakalım tekrar ortaya çıkacak mı.
Pantulan sinar dari kepala mu yg botak sgt menyilaukan bung.
O koca siyah kafan öyle parlıyor ki, gözümüz kamaştı.
Jika sejumlah besar kebenaran Alkitab disingkapkan sekaligus, hal ini akan menyilaukan serta membingungkan—sangat serupa dengan pengaruh yang dirasakan ketika keluar dari gua yang gelap gulita kepada terang matahari yang menyilaukan.
Eğer Mukaddes Yazılarda bulunan hakikatlerin tümü birden açıklanmış olsaydı, bu, tıpkı karanlık bir mağaradan parlak gün ışığına çıkan bir insanın etkilenişine benzer şekilde, gözleri kamaştırıp zihinleri karıştıracaktı.
Silaukan dia!
Onu kör!
Atau apakah ini, eh, peluang untuk menyilaukan beberapa deep-saku mogul teknologi dengan teman-teman yang kaya?
Yoksa bu, zengin arkadaşları olan kalantor teknoloji devinin gözünü boyama fırsatı mı?
Polusi cahaya adalah pancaran yang terlalu kuat dan menyilaukan yang berasal dari penerangan buatan di jalan, rumah, kawasan bisnis, kantor-kantor pelayanan umum, dan arena olahraga.
Işık kirliliği sokakların, evlerin, ticari tesislerin, kamu binalarının ve spor sahalarının yapay ışıklandırılmasının meydana getirdiği güçlü, göz kamaştırıcı ışıltıdır.
Aku mulai silau.
Gözlerim acımaya başladı.
Mengenai bait yang dibangun Herodes di tempat yang sama, Yosefus menulis, Bait itu ”dilapisi di semua sisinya dengan lempengan emas yang pejal, dan sewaktu matahari mulai terbit, cahaya yang sangat menyilaukan terpantul sehingga orang-orang yang berupaya melihatnya terpaksa memalingkan matanya, seakan-akan mereka langsung melihat matahari.
Herodes’in aynı yerde yaptırdığı mabet hakkında Josephus şunları yazdı: “Dört bir yanı devasa altın plakalarla kaplıydı, güneşin doğmasıyla birlikte öyle parlardı ki, oraya bakmaya çalışanlar güneşe bakıyormuş gibi gözlerini korumak zorunda kalırlardı.
tidak lucu. ini menyilaukan.
Hiç hoş değil, gözlerim acıyor.
Es Antartika bersinar sangat menyilaukan dan dapat membutakan mata tanpa perlindungan.
Antarktika'nın buzu büyüleyici bir ışık ile parıldıyor, korunmayan gözleri kör ediyor.
Maksudku, lihat itu silau putih.
Yani şu beyaz harelere baksana.

Endonezya öğrenelim

Artık silau'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.

Endonezya hakkında bilginiz var mı

Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.