İtalyan içindeki confuso ne anlama geliyor?
İtalyan'deki confuso kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte confuso'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki confuso kelimesi karıştırmak, kafasını karıştırmak, aklını karıştırmak, karıştırmak, birbirine karıştırmak, ayırt edememek, karıştırmak, allak bullak etmek, bozmak, şaşırtmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak, aklını karıştırmak, kafasını karıştırmak, şaşırtmak, şaşkına çevirmek, şaşırtmak, aklını karıştırmak, şaşırtmak, aklını karıştırmak, şaşırtmak, karıştırmak, karıştırmak, karmakarışık etmek, heyecanlandırmak, telaşa düşürmek, telaşlandırmak, şaşırtmak, kafasını karıştırmak, aklını karıştırmak, zihnini karıştırmak, bulandırmak, şaşkına çevirmek, şaşırtmak, heyecanlandırmak, şaşırtmak, bulandırmak, saklamak, gizlemek, şaşırtmak, karıştırmak, yanlış yönlendirmek, aklını karıştırmak, kafasını karıştırmak, şaşırmış, şaşkın, sersemlemiş, sersem, karmaşık, şaşkın, kafası karışık, dağınık, şaşkın, bulanık, belirsiz, açık ve net olmayan, zor anlaşılır, karışık, karmaşık, aklı karışmış, kafası karışmış, zihni karışmış, karmaşık, karmakarışık, sersem, bulanık, kargaşalı, düzensiz, (hafıza, vb.) bulanık, yanlış, kafası karışmış, aklı karışmış, karışık, karmakarışık, bulanık, karışık, karmaşık, birbirine karışmış, belirsiz, belli belirsiz, müphem, aklı karışık, kafası karışmış, sersemlemiş, sersem, şaşkın halde, aklı karışmış, kafası karışmış, çok heyecanlı olmak, heyecanlanmış, telaşlanmış, anlaşılmaz, belirsiz, dikkatsiz, (fikir, vb.) belirsiz, bulanık, zihni bulanık, şaşırmış, kafası karışmış, şaşkın, şaşkın, şaşkına dönmüş, bulanık, flu, silik, (açıklama, bilgi, vb.) şaşırtıcı, kafa karıştırıcı, yanıltıcı, (bir an için) sersemlemiş, serseme çevrilmiş, afallamış, bulanık, silik, şaşırmış, şaşkın, belirsiz, şaşkın, başı dönen, çok düşündürmek, (hafıza, vb.) bulanık, belirsiz/bulanık, şaşkına dönmüş, şaşkın, (hafıza) bulanık, karışık, karmaşık, karıştırmak, karıştırmak, sanmak, karıştırmak, aklını karıştırmak, kafasını karıştırmak, birbiri ile karıştırmak, karıştırmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
confuso kelimesinin anlamı
karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (iki ismi, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Confondo sempre Scarlett Johansson e Amber Heard. Mi sembrano identiche! |
kafasını karıştırmak, aklını karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando mi dai così tante istruzioni tutte in una volta mi confondo. |
karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mio nonno scambia sempre le parole. |
birbirine karıştırmak, ayırt edememekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Eddy e Sid sono gemelli e la gente spesso li confonde. |
karıştırmak, allak bullak etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il politico confuse volutamente la questione per ingannare il pubblico |
bozmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Fred dice cose senza senso: troppo whisky gli ha confuso i pensieri. Fred saçma konuşmaya başladı; fazla viski düşüncelerini bozdu. |
şaşırtmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le sue risposte sceme mi hanno confuso. |
şaşırtmak, kafasını karıştırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
aklını karıştırmak, kafasını karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il comportamento della coppia disorientava perfino il consulente matrimoniale. |
şaşırtmak, şaşkına çevirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La complessità del film confuse il pubblico. |
şaşırtmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I trucchi del mago mi hanno disorientato parecchio. |
aklını karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il foglio delle istruzioni confusionario disorientò anche lo studente più intelligente della classe. |
şaşırtmakverbo transitivo o transitivo pronominale (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) David ci ha disorientati quando ha rifiutato il lavoro ben pagato per nessun motivo apparente. |
aklını karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La tecnologia mi disorienta; preferisco fare le cose nella vecchia maniera. |
şaşırtmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ci eravamo dati appuntamento ma lui ha confuso le date e si è presentato un giorno prima. |
karıştırmak, karmakarışık etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
heyecanlandırmak, telaşa düşürmek, telaşlandırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le nostre domande sul divorzio sembrano averlo confuso. |
şaşırtmak(informale) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La terza domanda dell'esame mi ha completamente disorientato. Greg ha cercato di capire quello che stava guardando, ma era confuso. |
kafasını karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi hai disorientato quando hai cambiato luogo e ora della riunione. |
aklını karıştırmak, zihnini karıştırmak(fikir, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Avete confuso i vostri argomenti, ora nessuno riesce più a seguirvi. |
bulandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il partecipante al dibattito ha provato a confondere la discussione con tante informazioni inutili. |
şaşkına çevirmek, şaşırtmakverbo intransitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La notizia lo ha confuso perché non era quello che si aspettava. |
heyecanlandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il rumore costante e le luci abbaglianti agitavano Jamie. |
şaşırtmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
bulandırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'inconsistenza con cui si punisce un bambino non fa che offuscare le regole. |
saklamak, gizlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Hanno usato delle tende per nascondere i buchi nel muro. |
şaşırtmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
karıştırmak(fatti, contenuti, ecc.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
yanlış yönlendirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (figurato) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La finta lettera di suicidio ha depistato l'ispettore. |
aklını karıştırmak, kafasını karıştırmak(birisinin) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La domanda ha lasciato di stucco tutti i presenti. |
şaşırmış, şaşkınaggettivo (persona) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il ragazzo confuso se ne andò via invece di riprovarci. Şaşkın çocuk tekrar deneyeceği yerde yürüyüp gitti. |
sersemlemiş, sersem
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Neil era stanco e la sua mente confusa non riusciva a gestire tutte le informazioni alla riunione. |
karmaşıkaggettivo (concetto) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La sua argomentazione era confusa, nessuno ha capito niente. |
şaşkın, kafası karışık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I dettagli erano confusi e nessuno sapeva cosa sarebbe successo. |
dağınık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ultimamente sono stata molto distratta, i miei pensieri sono confusi. |
şaşkınaggettivo (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sembri confuso. Assicurati di leggere la prima pagina come prima cosa. |
bulanık, belirsiz, açık ve net olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La dichiarazione programmatica del politico era confusa: nessuno aveva capito cosa avesse in mente. |
zor anlaşılır
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il suo ragionamento era confuso e difficile da seguire. |
karışık, karmaşık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aklı karışmış, kafası karışmış, zihni karışmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sebbene l'insegnante di matematica avesse fatto degli esempi alla lavagna, gli studenti rimasero comunque perplessi. |
karmaşık, karmakarışık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il testo è tutto ingarbugliato e non riesco a capire il significato. |
sersem
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quando si risvegliò dall'operazione, Susan si sentiva frastornata. |
bulanık(figurato) (zihin, hafıza, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ron ha provato a ricordare l'accaduto, ma la sua mente era annebbiata. |
kargaşalı, düzensiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(hafıza, vb.) bulanık(figurato) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mia madre è morta quando ero bambino e i miei ricordi su di lei sono annebbiati. |
yanlış(colloquiale: situazione) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Edipo uccise il padre e sposò sua madre; che macello! |
kafası karışmış, aklı karışmışaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il giudice sconcertato ordinò una pausa per chiarire la confusione. |
karışık, karmakarışıkaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questi confusi documenti non citano l'erede della proprietà. |
bulanıkaggettivo (görüş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
karışık, karmaşıkaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La situazione è confusa, per questo abbiamo bisogno di un piano. |
birbirine karışmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
belirsiz, belli belirsiz, müphemaggettivo (figurato) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La figura indistinta di un uomo è apparsa sulla soglia. |
aklı karışık, kafası karışmışaggettivo (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'anziano signore disorientato non sapeva da che parte andare. |
sersemlemiş, sersemaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Shane si sente ancora un po' disorientato dopo essere stato colpito alla testa. |
şaşkın haldeaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Clara era totalmente confusa al corso di calcolo avanzato. |
aklı karışmış, kafası karışmışaggettivo (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quell'esperienza mi ha lasciato molto confuso. È una bimba molto spaesata. |
çok heyecanlı olmakaggettivo (bir şey için) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
heyecanlanmış, telaşlanmışaggettivo (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
anlaşılmaz(fikir, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questo problema non si può risolvere con questo modo di pensare confuso. |
belirsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il professore ha dato una spiegazione sconclusionata che gli studenti non hanno compreso. |
dikkatsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dan ha perso il lavoro a causa della sua etica lavorativa disordinata. |
(fikir, vb.) belirsiz, bulanıkaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lo studente di giurisprudenza ha fatto fatica a districarsi tra i confusi dettagli della faccenda. |
zihni bulanık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dopo l'intervento il paziente si svegliò in uno stato mentale confuso |
şaşırmış, kafası karışmış, şaşkınaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli studenti rimasero perplessi nel vedere le domande dell'esame. |
şaşkın, şaşkına dönmüşaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lo studente confuso tentò con tutte le sue forze di capire il problema di matematica. |
bulanık, flu, silik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli angoli della foto sono offuscati. |
(açıklama, bilgi, vb.) şaşırtıcı, kafa karıştırıcı, yanıltıcıaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A causa di un libro di testo poco chiaro, molti studenti non hanno passato l'esame. |
(bir an için) sersemlemiş, serseme çevrilmiş, afallamış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bulanık, silikaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cos'è quella forma indistinta a fianco di quell'albero? |
şaşırmış, şaşkınaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sembri confuso, Tim. Non hai capito la domanda? |
belirsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La situazione era resa confusa da tutti gli altri problemi connessi. |
şaşkınaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Chelsea sembrava confusa e aveva un'espressione interrogativa in viso. |
başı dönen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok düşündürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La mia testa entra in confusione ogni volta che penso a tutto il lavoro che devo fare. |
(hafıza, vb.) bulanıkaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tom provò a ricordare cosa avesse fatto alla festa la scorsa notte, ma la sua memoria era sfocata. |
belirsiz/bulanık(figurato) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şaşkına dönmüş, şaşkın
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I bambini confusi non avevano capito per niente le regole del gioco. |
(hafıza) bulanıkaggettivo (figurato) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il poliziotto disse che il suo ricordo dell'evento si era fatto confuso. |
karışık, karmaşıkaggettivo (duygu) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tom provava dei sentimenti confusi riguardo alla decisione di suo figlio di lasciare l'università. |
karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (birisiyle) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'altra sera ho scambiato Sharon per sua mamma al telefono; non l'ha presa bene. |
karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Molte persone confondono il significato di "sottintendere" con il significato di "dedurre". |
sanmak, karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Non ho riconosciuto la sua voce e l'ho scambiata per Jenny. Sesini tanıyamadım ve onu Mine sandım (or: Mine ile karıştırdım). |
aklını karıştırmak, kafasını karıştırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il tuo indovinello mi ha messo in confusione! Qual è la soluzione? |
birbiri ile karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
karıştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (başka bir şeyle) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ho confuso la macchina per un modello più recente e l'ho pagata troppo. |
İtalyan öğrenelim
Artık confuso'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
confuso ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.