İtalyan içindeki diciamo ne anlama geliyor?
İtalyan'deki diciamo kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte diciamo'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki diciamo kelimesi söylemek, anlatmak, demek, söylemek, söylemek, (emir anlamında) söylemek, fark etmek, fark edilmek, söylemek, fark etmek, açıklamak, anlatmak, varsaymak, farzetmek, duyurmak, haber vermek, okumak, olarak kabul etmek, göstermek, dua etmek, yönetmek, ilave etmek, demek, söylemek, demek, farzetmek, söylemek, söylemek, çağırmak, konuşmak, belirtmek, espri patlatmak, söylemek, demek, belirtmek, yazmak, ifade etmek, bilgi vermek, anlama gelmek, istemek, ciddi olmak, yapmasını söylemek, yol açmak, neden olmak, sebep olmak, demek olmak, küfretme, kem küm etmek, katılmak, teşekkür etmek, yalan söylemek, neşe ile söylemek, tasarlamak, planlamak, küfretmek, sövmek, küfretmek, sövmek, kabul etmek, aslında, yani, rastgele, gelişigüzel, şöyle ki, yani, gerçekte, yani, açıklamaya gerek kalmadan, bir bakıma, gerçekte, tabii ki, tabir caizse, e herhalde, sakın vazgeçme, sakın pes etme, çeneni yorma, bana mı anlatıyorsun, ben zaten biliyorum, dolaylı delil/kanıt, ifade/anlatma tarzı, söyleyecek hiçbir şeyi olmamak, sanırım, veda etmek, gerçekleri sakınmadan söylemek, dobra dobra söylemek, fikrini belirtmek, fikrini söylemek, söylemeye gerek olmamak, söyleyecek çok şeyi olmak, söyleyecek fazla birşeyi olmamak, fikrini açıklamak, fikrini söylemek, eleştirmek, açık söylemek, açık konuşmak, kendini haklı çıkarmak, sözünde doğru olmak, ret cevabı vermek, hiç söz etmemek, fikrini açıklamak, (gerçeği, vb. hoşa gitmese de) olduğu gibi söylemek, açık açık söylemek, yabancı gelmemek, doğruyu söylemek, doğru söylemek, önemli bir şeye değinmek, itirafta bulunmak, açıkça söylemek, anlamına gelmek, demek olmak, ifade etmek, düşünmeden/pat diye söylemek, reddetmek, kabul etmemek, açıklık getirmek, ima etmek, rıza göstermek, üzerine soğuk su içmek, bağırarak söylemek, fırçalamak, fırça atmak, fırça çekmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
diciamo kelimesinin anlamı
söylemek, anlatmak(comunicare) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dimmi che cosa ha detto. Finalmente le ho detto quello che era successo. |
demekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Dexter disse: "Ho fame". Disse che il libro era blu. |
söylemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Se sei vittima di bullismo, riferiscilo al professore. |
söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fikir) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Io dico che è una cattiva idea. Size bunun kötü bir fikir olduğunu söylüyorum. |
(emir anlamında) söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La mamma dice di smetterla di litigare o vi metterà in punizione. |
fark etmek, fark edilmek(al condizionale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lo diresti che sono ingrassato di cinque chili? Kilo aldığım fark ediliyor mu? |
söylemek(kim olduğunu, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Puoi dirmi chi è? |
fark etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (capire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) È difficile dire chi è con questa luce. |
açıklamak, anlatmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dimmi esattamente come sei arrivato a questa conclusione. |
varsaymak, farzetmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Diciamo che ha ragione lui. |
duyurmak, haber vermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ha detto a tutta la scuola che se ne stava andando per diventare un musicista rock. |
okumakverbo transitivo o transitivo pronominale (öğrenilen bir şeyi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Jimmy sa dire l'alfabeto. |
olarak kabul etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si dice che sia la migliore pittrice della sua generazione. |
göstermekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il termometro dice settanta gradi. |
dua etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I bambini hanno detto una preghiera per i loro genitori. |
yönetmekverbo transitivo o transitivo pronominale (messa) (dini ayin) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il prete ha detto messa domenica. |
ilave etmekverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) "Ho un'idea migliore", disse Abi. |
demekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Diceva cose tipo "non voglio fare questo". |
söylemek, demekverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I ragazzi sono ragazzi, come dice il proverbio. |
farzetmekverbo intransitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Diciamo che sono tre miglia da qua a là. |
söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il colpevole ha deciso di dire la verità. |
söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Fred ha detto col poco fiato rimasto che qualcuno aveva appena tentato di derubarlo. |
çağırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (a voce alta) (bir şeyi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ha pronunciato i nomi sulla lista e noi li abbiamo scritti. Listedekilerin isimlerini çağırdı, biz de not ettik. |
konuşmakverbo intransitivo (mesaj iletmek) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) I fatti dicono di più delle parole. |
belirtmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Dica semplicemente il prezzo, e lo pagherò. |
espri patlatmak(gayri resmi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Johanna voleva avere una conversazione seria, ma Jim continuava a dire battute. |
söylemek, demek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ian non ha proferito parola durante la riunione. |
belirtmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Peter ha detto che sarebbe voluto andare ai grandi magazzini. |
yazmakverbo transitivo o transitivo pronominale (insegne, ecc.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'insegna dice: "Non calpestare il prato." |
ifade etmek(dire) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Puoi mettermelo in inglese semplice? Non capisco i termini tecnici che usi. |
bilgi vermekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dopo la riunione le comunicheremo la nostra decisione. |
anlama gelmek(kelime) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Che cosa significa la parola "disponibile"? |
istemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Papà dice di venire subito a mangiare la cena. |
ciddi olmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando ti dico che sei stupenda, dico sul serio. |
yapmasını söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (ordini, richieste, ecc.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lui le ha detto di pulire la sua stanza. |
yol açmak, neden olmak, sebep olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il ritardo del nostro aereo significa perdere la coincidenza. Uçağımızın rötar yapması, bağlantılı uçuşu kaçırmamıza yol açacaktır. |
demek olmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Questo significa guerra! |
küfretme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quando siamo seduti a tavola non tolleriamo le parolacce. |
kem küm etmek(nel parlare) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
katılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Posso intervenire? Volevo solo dire che mi è piaciuta molto la tua presentazione. |
teşekkür etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La sposa ringraziò in modo grazioso gli ospiti alla reception. |
yalan söylemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Cuma gecesi nerede olduğuna dair anne ve babasına yalan söyledi. |
neşe ile söylemek(figurato) (kişi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) "Nessun problema", cinguettò lei, "Gliene prendo subito un altro". |
tasarlamak, planlamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Qualunque cosa tu intenda con aiuti per l'uragano, devi dirlo ai tuoi collaboratori. |
küfretmek, sövmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gay ha imprecato a voce alta quando le è caduto un martello sul piede. |
küfretmek, sövmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kabul etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gli ho chiesto di venire alla festa e lui ha accettato. Partiye gelmesini rica ettim, o da kabul etti. |
aslında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Non mi piace ciò che sta dicendo, anzi sono in profondo disaccordo con lui. |
yani(informale) |
rastgele, gelişigüzel(detto di commenti) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Percy fece un commento disinteressato (or: noncurante) che offese molte persone del gruppo. |
şöyle ki, yani
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
gerçekte
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) A dire il vero ho sbagliato a tenerti segrete alcune cose. |
yani
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
açıklamaya gerek kalmadan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Spero che accetterai ciò che dico senza dover dire le cose esplicitamente. |
bir bakıma
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
gerçektelocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) A dire il vero, lui non mi piace per niente: è troppo arrogante. |
tabii ki
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Inutile dire che non tornerò più lì. |
tabir caizse
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Per così dire, questo è stato il primo test "dal vivo" dell'attrezzatura. |
e herhaldeinteriezione (informale, ironico: cosa ovvia) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
sakın vazgeçme, sakın pes etmeinteriezione Forza ragazzi, potete ancora vincere la partita! Non mollate mai! |
çeneni yormainteriezione (figurato: lasciar perdere) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Se non hai intenzione di chiedermi scusa, risparmia il fiato. Non dire nulla, non voglio stare a sentire le tue scuse. |
bana mı anlatıyorsun, ben zaten biliyorum
"La benzina è così cara di questi tempi!" "Lo so bene!" |
dolaylı delil/kanıtsostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le accuse si basavano principalmente sul sentito dire. |
ifade/anlatma tarzısostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) È un modo ben strano di dirlo; non è ciò che pensavo che intendessi. |
söyleyecek hiçbir şeyi olmamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando il giornalista lo interrogò sulla presunta relazione, rispose: "Non ho nulla da dire al riguardo". |
sanırım(seguito da subordinata) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Direi che avrai fame dopo questa lunga camminata! |
veda etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gli amici di Edward gli hanno detto addio quando è partito per il suo viaggio. |
gerçekleri sakınmadan söylemek, dobra dobra söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (idiomatico, colloquiale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Louise non ha mai avuto paura di dire pane al pane e vino al vino. |
fikrini belirtmek, fikrini söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (colloquiale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
söylemeye gerek olmamakverbo transitivo o transitivo pronominale (ovvio, chiaro) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Inutile dire che in città non è il caso di lasciare la propria bicicletta senza chiuderla con una catena. |
söyleyecek çok şeyi olmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Come madre lavoratrice ha molto da dire riguardo agli asili e agli straordinari non pagati e non programmati. |
söyleyecek fazla birşeyi olmamakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il suo insegnante aveva poco da dire riguardo all'incidente. |
fikrini açıklamak, fikrini söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ha detto la sua e se n'è andata prima che potessi replicare. Lascia parlare Oscar e poi potrai dire la tua. |
eleştirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (colloquiale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dice sempre di tutto ai suoi sottoposti ogni volta che fanno il minimo errore. |
açık söylemek, açık konuşmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'amministratore delegato disse chiaramente: "L'azienda necessita di riforme, altrimenti andrà incontro a conseguenze disastrose." |
kendini haklı çıkarmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
sözünde doğru olmakverbo transitivo o transitivo pronominale (sinceramente) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dice sul serio o sta solo facendo una promessa a vuoto? |
ret cevabı vermekverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando le chiesero se avrebbe fatto gli straordinari, l'infermiera disse di no. |
hiç söz etmemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non aveva detto niente dell'operazione a cui avrebbe dovuto sottoporsi, per paura che la famiglia si preoccupasse. |
fikrini açıklamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le nuove regole permettono di esprimere la propria opinione su chi si vota. |
(gerçeği, vb. hoşa gitmese de) olduğu gibi söylemek, açık açık söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) OK, dirò le cose come stanno, ma non penso che ti piacerà. |
yabancı gelmemekverbo transitivo o transitivo pronominale (figurato, informale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non sono sicuro di conoscerlo, ma il suo nome mi dice qualcosa. |
doğruyu söylemek, doğru söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Se una donna ti chiede di indovinare la sua età, non dirle mai la verità! |
önemli bir şeye değinmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Vuoi smettere di interrompermi? Sto cercando di fare un discorso ben ragionato! |
itirafta bulunmak(confessare) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
açıkça söylemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Fai sentire la tua voce se la questione ti sta a cuore. |
anlamına gelmek, demek olmak, ifade etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Che cosa significa "novanta" nel detto "la paura fa novanta"? |
düşünmeden/pat diye söylemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
reddetmek, kabul etmemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il capo ha bocciato la mia proposta di una pausa pranzo più lunga. |
açıklık getirmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Voglio solo dire senza mezzi termini che non tollererò le parolacce. |
ima etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non capisco cosa vuoi dire. |
rıza göstermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
üzerine soğuk su içmek(informale) (deyimsel) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Puoi dire addio all'eredità: tua madre ha lasciato tutto ai cugini di terzo grado. |
bağırarak söylemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
fırçalamak, fırça atmak, fırça çekmek(informale) (argo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'allenatore ha detto di tutto al giocatore che ha sbagliato il passaggio. |
İtalyan öğrenelim
Artık diciamo'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
diciamo ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.