Fransızca içindeki fort ne anlama geliyor?
Fransızca'deki fort kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte fort'ün Fransızca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Fransızca içindeki fort kelimesi güçlü, kuvvetli, dinç, yüksek sesle, kale, hisar, (koku, vb.) keskin, ağır, kesif, güçlü, kuvvetli, şiddetle, sert, kuvvetli, şiddetli, koyu, güçlü, sert, istikrarlı, kuvvetli, istihkam, gayretle, gayretli bir şekilde, şişman, kilolu, gürültülü, akıllı, güçlü taraf, güçlü olunan nokta, güçlü, kuvvetli, işitilebilecek şekilde, yüksek, güçlü, etkili, yapılı, gürültüyle, yüksek, açıkça, büyük, yüksek, aşırı, yoğun, güçlü, kuvvetli, alkollü, kalın, yüksek, yüksekte, yüksek sesle, çok kuvvetli/güçlü, karşı konulamaz, uğultulu, büyük, iri, hoş, (yiyecek, şarap, vb.) keskin, keskin bir tadı olan, kuvvetli, şiddetli, yoğun, şişman, tombul, toplu, tıknaz, sert, acı, baharatlı, biberli, belirgin, büyük, önemli, başlıca, kuvvetli, güçlü, cüsseli, sert, gürültüyle, -e yeteneği olmak, -e kabiliyeti olmak, -de iyi olmak, kişiden oluşan, keskin kokulu, özellik, hususiyet, kasa, zonklamak, yavaşça, usulca, kısmak, hazır ol, (çelik) kasa, önemli bölüm, etkili kişi, sıkıca tutuş, atan, çarpan, neyse ki, iyi ki, açık ve net, açık seçik, sesini yükselt, yüksek sesle konuş, esas etki/darbe, uzman, sert rüzgar, keskin tat, en güçlü olanın hayatta kalması, güçlü egemenliği, gürültü, yoğun çalışmak, sesini yükseltmek, yüksek sesle konuşmak, sesini yükseltmek, bastırmak, sıkıca tutmak, kavramak, kendini hazırlamak, daha yüksek sesle konuşmak, bağırmak, bağırarak birisinin sesini bastırmak, akraba ilişkisinden dünyaya gelmiş, akraba evliliğinden doğmuş, aksanlı, açık, bariz anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
fort kelimesinin anlamı
güçlü, kuvvetli, dinç(personne) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Arnold est un homme fort. Ahmet çok kuvvetli bir adamdır. |
yüksek sesle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Est-ce que tu dois passer cette musique horrible aussi fort ? |
kale, hisar
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un vieux fort en bois se tenait près de la rivière. |
(koku, vb.) keskin, ağır, kesifadjectif (odeur, goût,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cet aliment dégage une odeur très forte. O yemeğin çok ağır bir kokusu var. |
güçlü, kuvvetli(mentalement) (zeka) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lily est un esprit fort. |
şiddetleadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il frappa fort contre le sol avec l'outil. |
sert(alkollü içki, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il ne boit que de l'alcool fort, jamais de la bière. |
kuvvetliadjectif (Grammaire : verbe) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) "swim" en anglais est un verbe fort. |
şiddetliadjectif (Grammaire : nom) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) En allemand, les noms forts ne prennent pas de n. |
koyuadjectif (accent) (aksan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le chauffeur de taxi a un fort accent. |
güçlüadjectif (ressemblance) (benzerlik) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La ressemblance entre Sarah et son cousin est très forte. |
sertadjectif (boisson : très alcoolisé) (içki) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un cocktail fort. |
istikrarlıadjectif (Finance) (piyasa) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les marchés ont connu une semaine forte. |
kuvvetliadjectif (optique : verres, correction) (gözlük, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les verres de tes lunettes sont très forts. |
istihkamnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le soldat se rendit au fort afin de faire un rapport à son commandant. |
gayretle, gayretli bir şekilde(un peu familier) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle s'entraîne dur pour rester en forme. |
şişman, kilolu(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a pris du poids et il est maintenant assez gros. |
gürültülü(son, volume,...) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La musique dans le bar était tellement fort qu'ils ne s'entendaient pas parler. J'ai entendu un bruit fort. |
akıllı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
güçlü taraf, güçlü olunan nokta
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Gérer les locataires avec délicatesse n'est pas son fort. |
güçlü, kuvvetli(vücut) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Edward était un jeune homme fort et aidait souvent les plus vieux dans son village à soulever des choses lourdes. |
işitilebilecek şekildeadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Les gens s'abstenaient de parler fort pendant le film. |
yüksekadjectif (volume sonore) (ses, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La musique est trop forte ! Baisse ! (or: C'est trop fort ! Baisse !) Müziğin sesi çok yüksek. Biraz kısar mısın? |
güçlü, etkili
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le film portait un message fort. Film güçlü (or: etkili) bir mesaj taşıyordu. |
yapılı(à la carrure imposante) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
gürültüyleadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
yüksekadjectif (réglage) (ayar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mets le chauffage sur "fort" pour que nous puissions nous réchauffer plus vite. Isıtıcıyı yükseğe ayarla da çabuk ısınalım. |
açıkça
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'haleine de l'homme sentait fort le whisky. |
büyük(de grandes dimensions) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle avait une très forte poitrine. |
yüksek(fièvre) (ateş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elle avait une très forte fièvre. |
aşırıadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il a de fortes opinions de droite. |
yoğunadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La composition de ce carburant est bien trop forte. |
güçlü, kuvvetliadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un vent fort soufflait dehors, faisant trembler les branches des arbres. |
alkollüadjectif (alcool) (içecek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) « J'ai besoin d'alcool fort » a dit Daphne lorsqu'elle s'est rendu compte qu'elle avait gagné à la loterie. |
kalınadjectif (voyelle, consonne) (dilbilgisi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les consonnes sont soit fortes, soit faibles, selon les voyelles qui sont à côté. |
yüksek, yüksekteadjectif (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle eut une forte température pendant trois jours avant d'être guérie. |
yüksek sesleadverbe (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Elle parlait fort pour qu'on l'entende malgré la musique. |
çok kuvvetli/güçlü, karşı konulamaz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
uğultuluadjectif (vent) (rüzgar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
büyük, iri(corps, silhouette) (vücut) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sa forte (or: corpulente) silhouette débordait de la chaise pliante. |
hoşadjectif (odeur) (koku) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le parfum a une odeur prononcée. |
(yiyecek, şarap, vb.) keskin, keskin bir tadı olanadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un vin rouge fort (or: robuste) rempli de saveurs prononcées. |
kuvvetliadjectif (accent) (aksan, şive, vb. mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Tim venant du Yorkshire et il parlait avec un fort accent (or: avec un accent prononcé). |
şiddetliadjectif (douleur) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Prenez des antalgiques si la douleur devient trop intense. |
yoğun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) J'éprouve des émotions fortes lorsque je regarde un match de football. |
şişman, tombul, toplu, tıknaz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Plusieurs personnes deviennent corpulentes avec l'âge. |
sert(choix) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'est un choix difficile que tu as à faire. |
acı, baharatlı, biberli(assaisonnement) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La nourriture indienne est si épicée que je n'arrive pas à la manger. Hint yemekleri o kadar acı ki zar zor yiyebiliyorum. |
belirgin(aksan, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'étranger avait un accent prononcé. |
büyük, önemli, başlıca
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Melville eut une influence considérable (or: majeure) sur ses œuvres. Eserlerinin üzerinde Melville'in büyük etkisi vardı. |
kuvvetli, güçlüadjectif (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La solution était bien trop puissante (or: forte) pour être utilisée sur les humains. |
cüsseli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il arrivait parfois que certains disent que mon père était gros, mais il préférait se considérer comme costaud. |
sertadjectif (fikir, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'idée puissante (or: forte) de la révolution s'est répandue dans tout le pays. |
gürültüylelocution adverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La mesure a été rejetée haut et fort par les électeurs. |
-e yeteneği olmak, -e kabiliyeti olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
-de iyi olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ma frangine est bonne en maths, mais je suis meilleur en langues. |
kişiden oluşan(armée surtout) (çok sayıda) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
keskin kokulu(odeur : négatif) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je ne mangerais jamais quelque chose dégageant une odeur aussi âcre. |
özellik, hususiyet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Faire des gâteaux est la spécialité de Dan. |
kasanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
zonklamak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Mon pied palpite dès que je me lève. |
yavaşça, usulca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kısmak(ses) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) J'aimerais bien que tu baisses ta musique ! |
hazır ol(figuré) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Accroche-toi, j'ai une mauvaise nouvelle. |
(çelik) kasanom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le patron gardait son argent dans un coffre-fort. İşadamı parasını kasada sakladı. |
önemli bölüm(du spectacle) (tiyatro) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le clou du spectacle fut le monologue de l'acteur principal. |
etkili kişi(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La véritable force de ce gouvernement, c'est lui, pas le premier ministre. |
sıkıca tutuş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
atan, çarpan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Je pouvais presque entendre mon cœur qui palpitait tellement il pompait fort. |
neyse ki, iyi ki
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Karen était en retard pour prendre son bus, mais heureusement, son bus avait lui aussi du retard. |
açık ve net, açık seçiklocution adverbiale (parler) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
sesini yükselt, yüksek sesle konuşinterjection (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Parle plus fort ! Personne n'entend ce que tu dis. |
esas etki/darbe
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
uzman
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tu peux m'aider à rouler cette pâtisserie ? Il paraît que tu es bon en cuisine. Hamuru açmama yardım eder misin? Yemek pişirme konusunda uzman olduğunu duydum. |
sert rüzgarnom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce coup de vent empire. |
keskin tat
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ce bonbon a un goût très fort. Il est acide mais délicieux ! |
en güçlü olanın hayatta kalması, güçlü egemenliğinom féminin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Darwin n'a jamais utilisé le terme "loi du plus fort" dans ses écrits. |
gürültünom masculin (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yoğun çalışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quand on étudie en vue de ses examens, il est important de travailler dur. |
sesini yükseltmek, yüksek sesle konuşmaklocution verbale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Parle plus fort ! Je ne t'entends pas. |
sesini yükseltmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Parle plus fort, on ne t'entend pas ! |
bastırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Appuyez avec force sur le stylo pour faire des copies carbones claires. |
sıkıca tutmak, kavramak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kendini hazırlamak(kötü bir olaya, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
daha yüksek sesle konuşmak(birisinden) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ça m'énerve quand on essaie de parler plus fort que moi pendant les réunions. Arrête d'essayer de parler plus fort que moi. |
bağırmak, bağırarak birisinin sesini bastırmakverbe transitif (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jennifer a essayé de parler lors de la convention, mais les délégués l'ont fait taire en criant plus fort qu'elle. |
akraba ilişkisinden dünyaya gelmiş, akraba evliliğinden doğmuş(famille, groupe, tribu) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aksanlılocution adjectivale (konuşma) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Fransızca öğretmenimin aksanlı İngilizcesi çok hoş. |
açık, barizadjectif (message) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Les électeurs ont envoyé un message clair et fort en faveur de la réforme. |
Fransızca öğrenelim
Artık fort'ün Fransızca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Fransızca içinde arayabilirsiniz.
fort ile ilgili kelimeler
Fransızca sözcükleri güncellendi
Fransızca hakkında bilginiz var mı
Fransızca (le français) bir Roman dilidir. İtalyanca, Portekizce ve İspanyolca gibi, bir zamanlar Roma İmparatorluğu'nda kullanılan popüler Latince'den gelir. Fransızca konuşan bir kişi veya ülke "Francophone" olarak adlandırılabilir. Fransızca 29 ülkede resmi dildir. Fransızca, Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan dördüncü ana dildir. Fransızca, İngilizce ve Almanca'dan sonra AB'de üçüncü sırada yer alır ve İngilizce'den sonra en yaygın olarak öğretilen ikinci dildir. Dünyanın Fransızca konuşan nüfusunun çoğunluğu, birinci veya ikinci dil olarak Fransızca konuşabilen 34 ülke ve bölgeden yaklaşık 141 milyon Afrikalı ile Afrika'da yaşıyor. Fransızca, Kanada'da İngilizce'den sonra en çok konuşulan ikinci dildir ve her ikisi de federal düzeyde resmi dildir. 9,5 milyon kişinin veya %29'unun birinci dili ve 2,07 milyon kişinin veya tüm Kanada nüfusunun %6'sının ikinci dilidir. Diğer kıtaların aksine, Fransızcanın Asya'da popülaritesi yoktur. Şu anda, Asya'daki hiçbir ülke Fransızca'yı resmi dil olarak tanımıyor.