İngilizce içindeki lap ne anlama geliyor?

İngilizce'deki lap kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte lap'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki lap kelimesi kucak, (araba yarışı) tur, (koşu, vb.) tur, tur, tur, yalayarak içmek, yalayarak içmek, kıyıya çarpmak, rakipleri bir turluk farkla geride bırakmak, tur bindirmek, aşındırıcı, kıvrım, sulu köpek maması, tur, sarılmak, sarmak, parlatmak, yalayarak içmek, eyvallah demek, şeref turu, büyük servet/lüks/konfor, küçük köpek, kucak köpeği anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

lap kelimesinin anlamı

kucak

noun (thighs when sitting)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The toddler sat on her mother's lap.

(araba yarışı) tur

noun (once round a racetrack)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The lead driver crashed in his fourth lap.

(koşu, vb.) tur

noun (once round a running track)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Monica ran six laps on the track.

tur

noun (swimming: one length of pool) (yüzme)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Greg swam a lap of the pool and climbed out at the far end.

tur

noun (swimming: length of pool and back)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Tina can swim thirty laps of the pool in half an hour.

yalayarak içmek

transitive verb (lick up with tongue) (kedi, köpek, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The cat lapped the milk.

yalayarak içmek

(drink by licking)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Tom's cat lapped at the water in the bowl.

kıyıya çarpmak

(figurative (sea, waves: wash against) (dalga)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The waves lapped onto the shore.

rakipleri bir turluk farkla geride bırakmak, tur bindirmek

transitive verb (race: be one lap ahead of) (yarış)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
David was so fast that he lapped some of the other competitors.

aşındırıcı

noun (abrasive)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The jeweler polished the emerald with the lap.

kıvrım

noun (length of material)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Karen measured and cut laps of cloth to tie around the pillars.

sulu köpek maması

noun (thin dog food)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Tom fed his dog some lap because he was gaining too much weight.

tur

noun (swimming pool) (yüzme)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

sarılmak

intransitive verb (often passive, figurative (wrap)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The child was lapped in luxury her whole life and is very naive.

sarmak

transitive verb (wrap)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The mother lapped her child in blankets.

parlatmak

transitive verb (polish gems) (mücevher)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Kyle lapped the gem to get the final finish on it.

yalayarak içmek

phrasal verb, transitive, separable (drink by licking)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The dog thirstily lapped up the water from its water bowl.

eyvallah demek

phrasal verb, transitive, separable (informal, figurative (take in eagerly) (gayri resmi)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
He keeps flattering her, and she is lapping it up.

şeref turu

noun (sport: winner's extra lap) (spor)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The winning racer took a lap of honour around the track while the crowd cheered.

büyük servet/lüks/konfor

noun (figurative (material comforts)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The couple lived in the lap of luxury on a 200-acre estate in Oxfordshire.

küçük köpek, kucak köpeği

noun (small dog)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I love my lapdog, but sometimes I wish I had a pit bull instead.

İngilizce öğrenelim

Artık lap'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

lap ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.