İtalyan içindeki contenuto ne anlama geliyor?
İtalyan'deki contenuto kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte contenuto'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki contenuto kelimesi içermek, ihtiva etmek, içinde tutmak, almak, tutmak, barındırmak, dolaylı yoldan söylemek, kontrol etmek, kısıtlamak, sınırlamak, sınırlandırmak, (duyguları) frenlemek, dizginlemek, bastırmak, iletmek, bastırmak, içine atmak, durdurmak, baskı altında tutmak, yavaşlatmak, durdurmak, frenlemek, ihtiva etmek, kapsamak, dizginlemek, frenlemek, set çekmek, yumuşatmak, ılımlılaştırmak, kapsamak, içine almak, değiştirmek, durdurmak, depolamak, kapsam, muhteviyat, muhteva, içerik, azaltılmış, azalmış, orada, onda, o yerde, kontrollü (patlama), tutumlu, idareli, bastırılmış, frenlenmiş, bastırılmış, anafikir, içermek, kapsamak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
contenuto kelimesinin anlamı
içermek, ihtiva etmekverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La scatola contiene due bottiglie. ⓘQuesta frase non è una traduzione della frase di origine. Bu yemek fıstık yağı içermektedir, alerjisi olanların yememesi tavsiye olunur. |
içinde tutmakverbo transitivo o transitivo pronominale (duygu) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Faceva fatica a trattenere l'emozione. Trattieni l'entusiasmo! |
almak, tutmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Questo recipiente contiene quattro litri di liquidi. Bu kap dört litre sıvı alabiliyor (or: tutabiliyor). |
barındırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Questo armadio contiene tutta la nostra cancelleria. |
dolaylı yoldan söylemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Kelsey misurava sempre le sue affermazioni per evitare di offendere qualcuno. |
kontrol etmek(figurato) (his) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Alla fine Rachel riuscì a trattenere la rabbia e ad essere cortese nei confronti di sua suocera. |
kısıtlamak, sınırlamak, sınırlandırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Negli Stati Uniti le corti sono incaricate di limitare il potere del Presidente e del Congresso. |
(duyguları) frenlemek, dizginlemek, bastırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Daniel era piuttosto sconvolto ma trattenne le lacrime. |
iletmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Le pubblicità comunicano un messaggio chiaro. |
bastırmak, içine atmak(hisleri, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Non siamo riusciti a trattenere le risa quando è entrato. |
durdurmakverbo transitivo o transitivo pronominale (sentimenti) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Trattenne la sua rabbia finché i bambini non andarono a letto. Era stata una giornata talmente pesante che non riuscì più a trattenere le lacrime. |
baskı altında tutmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Trovo difficile contenere la mia rabbia quando vedo qualcuno buttare cartacce per terra. |
yavaşlatmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La diga ha fermato l'avanzamento della piena. |
durdurmak, frenlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
ihtiva etmek, kapsamakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Richard non crede in Dio, ma riconosce che la religione include certi valori che sono positivi per la società. |
dizginlemek, frenlemekverbo transitivo o transitivo pronominale (öfke, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Cerca di contenere l'entusiasmo dei bambini mentre siamo in macchina. |
set çekmekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Hanno arginato il ruscello per creare una cascata. |
yumuşatmak, ılımlılaştırmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Karen cercava di contenere l'entusiasmo del suo ragazzo. |
kapsamak, içine almak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il saggio non include una soluzione al problema. |
değiştirmek(dichiarazione) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
durdurmakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I difensori arrestarono la carica degli attaccanti. |
depolamakverbo transitivo o transitivo pronominale (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Questo disco fisso può contenere una mole di dati enorme. |
kapsamsostantivo maschile (astratto) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'articolo era ben strutturato, ma non aveva molto contenuto. |
muhteviyat, muhtevasostantivo maschile (di contenitori) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Vera ha riversato il contenuto della borsa sul tavolo. |
içeriksostantivo maschile (siti internet) (internet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il lavoro di Jeff è assicurarsi che i contenuti del sito siano sempre aggiornati. |
azaltılmış, azalmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La temperatura ridotta rende più confortevole la stanza. |
orada, onda, o yerde(letterario, arcaico) (resmi dil) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kontrollü (patlama)(esplosione) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'esplosione controllata ha abbattuto il grattacielo. |
tutumlu, idareliaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La coppia decise di essere contenuta nei festeggiamenti del matrimonio e stabilirono un budget limitato. |
bastırılmış, frenlenmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dentro di sé Mark scoppiava di felicità, ma rimase esternamente controllato. Alla fine Belinda diede sfogo alla rabbia che aveva fino ad allora trattenuto. |
bastırılmışaggettivo (duygu) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli serve una valvola di sfogo per le loro emozioni represse. |
anafikir
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'argomento del saggio è interessante e importante. Kompozisyonun anafikri ilginç ve önemliydi. |
içermek, kapsamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
İtalyan öğrenelim
Artık contenuto'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
contenuto ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.