İtalyan içindeki debole ne anlama geliyor?
İtalyan'deki debole kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte debole'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki debole kelimesi güçsüz, kuvvetsiz, güçsüz, kuvvetsiz, zayıf, düzenli, vurgusuz, halsiz, kuvvetsiz, takatsiz, korkak, zayıf, hareketsiz, cansız, zayıf, zaaf, kuvvetten düşmüş, güçsüz kalmış, (özür, vb.) inandırıcı olmayan, saçma, zaaf, yorgun, bitik, zayıf/güçsüz kimse, halsiz, soyut, durgun, ince, inandırıcı olmayan, zayıf, kuvvetsiz, savunmasız, korunmasız, biçare, dayanıksız, kolay aldanan/kolayca yenilgiye uğratılan kimse, güçsüz, kuvvetsiz, zayıf, sarsak, eli ayağı tutmayan, yumuşak başlı, uysal, mülâyim, (düşünce, vb.) iyi düşünülmemiş, zayıf, (özür, vb.) inandırıcı olmayan/saçma, silik, belirsiz, anlaşmaya açık, bozuk, cesaretsiz, zayıf/güçsüz/çelimsiz, sevme, beğenme, hoşlanma, titrek, sarsak, hafif, zayıf, zayıf, zayıf, çelimsiz, güçsüz, hafif, çok az/küçük, ufak, ince, zayıf, sıska, çelimsiz, inandırıcı olmayan, zayıf, çelimsiz, hafifçe parlayan, çelimsiz/zayıf, çiroz (kimse), verimsiz, sık, ince, durgun, tembel, konvertibilitesi olmayan, ucuz, tartışmalı, özürlü, zayıf, düşük, narin, güçlü sevgi/tutku, sudan özür/bahane/mazeret, kötü/berbat bir örnek, sevmek/beğenmek, yaraya tuz basmak, zaafı olmak, (birşeye karşı) zayıf olmak, düşkün, hoşlanmak, zayıf nokta, zevk, tutkun, düşkün, hassas nokta anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
debole kelimesinin anlamı
güçsüz, kuvvetsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sono troppo debole per spingere questo carrello pesante. Bu ağır el arabasını itemeyecek kadar kuvvetsizim. |
güçsüz, kuvvetsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Era troppo debole per resistere alla sua spinta. |
zayıfaggettivo (inandırıcı olmayan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un argomento debole non convincerà nessuno. |
düzenliaggettivo (grammatica, di forma flessa regolare) (fiil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Molti verbi inglesi e tedeschi sono deboli. |
vurgusuzaggettivo (gramm. accentato sulla desinenza) (isim, ek) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Numerosi nomi ed aggettivi tedeschi sono deboli. |
halsiz, kuvvetsiz, takatsiz(sağlıksız) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Era così debole per il malessere che non riusciva ad alzarsi in piedi. Hastalığından dolayı öyle halsizdi ki ayakta duramadı. |
korkak, zayıfaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Non dovresti essere così debole. Dovresti alzare la voce quando vedi qualcosa che non va. Bu kadar korkak olma. Yanlış bir şey yapıldığını gördüğün zaman ne düşündüğünü söylemekten çekinmemelisin. |
hareketsiz, cansızaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il mercato immobiliare è debole, e i prezzi stanno scendendo. Emlak piyasası cansız, fiyatlar düşmeye devam ediyor. |
zayıfaggettivo (irade) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sono debole di carattere. Non riesco a trattenermi dal mangiare dell'altro gelato. |
zaaf
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kuvvetten düşmüş, güçsüz kalmış(malato) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
(özür, vb.) inandırıcı olmayan, saçma
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zaafsostantivo maschile (figurato) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ho un vero debole per mia cugina e farei qualsiasi cosa per aiutarla. Non mi piacciono particolarmente i cani ma ho un debole per i barboncini. |
yorgun, bitik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zayıf/güçsüz kimse(persona) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Denise piange facilmente e non regge lo stress; è una debole. |
halsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il ragazzino di strada era debole per la fame. |
soyutaggettivo (veri, delil, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Avevano solo argomenti deboli, nessuno forte su cui basare il loro caso. |
durgunaggettivo (piyasa, borsa) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nelle due settimane il mercato è stato debole. |
ince(ses) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Per qualche ragione la chitarra aveva un suono debole. |
inandırıcı olmayan, zayıf, kuvvetsizaggettivo (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La sua argomentazione era debole e non riuscì a convincere nessuno. |
savunmasız, korunmasız, biçareaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I piccoli di orso erano talmente indifesi senza loro madre. |
dayanıksızaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quella panchina è troppo debole per reggere quattro persone. |
kolay aldanan/kolayca yenilgiye uğratılan kimseaggettivo (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dì di no a tuo figlio; non essere arrendevole. |
güçsüz, kuvvetsiz, zayıfaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il vecchio cavallo fiacco si aggirava lentamente nel pascolo. |
sarsak, eli ayağı tutmayanaggettivo (figurato) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il debole anziano aveva difficoltà anche nelle attività più semplici. |
yumuşak başlı, uysal, mülâyim
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Non essere così debole. Digli ciò che hai da dire, non aver paura. |
(düşünce, vb.) iyi düşünülmemiş, zayıf
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il debole ragionamento del politico non convinse gli elettori. |
(özür, vb.) inandırıcı olmayan/saçmaaggettivo (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La debole scusa di Rachel è totalmente inverosimile. |
silik, belirsiz(belirgin olmayan) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Si vedeva solo un contorno indefinito delle montagne. |
anlaşmaya açıkaggettivo (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il deputato era morbido sul tema e disposto al compromesso. |
bozukaggettivo (sağlık) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La sua salute debole li ha convinti a ricoverarlo in una casa di cura. |
cesaretsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il debole tentativo di Erin di studiare per l'esame non l'ha aiutata molto. |
zayıf/güçsüz/çelimsiz(resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sevme, beğenme, hoşlanma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
titrek, sarsak(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ha detto che si sentiva barcollante e doveva sedersi. |
hafif(suono) (ses) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La musica indistinta proveniente dalla casa indica che potrebbe esserci qualcuno. |
zayıf(possibilità, speranza, ecc.) (umut, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Rob sapeva di avere solo una remota possibilità di passare il test in quanto non aveva ripassato. |
zayıf
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
zayıf, çelimsiz, güçsüzaggettivo (riferito a persona) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un anziano gracile è caduto fuori dal negozio e si è rotto l'anca. |
hafif(hastalık, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il bambino ha solo un lieve episodio di varicella e non si sente male. |
çok az/küçük, ufakaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'era una leggera brezza che soffiava. |
ince, zayıf, sıska, çelimsizaggettivo (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il bambino mingherlino non riusciva neanche a sollevare sua sorella. |
inandırıcı olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nessuno credeva alle spiegazioni poco convincenti di Edward su cosa fosse successo. |
zayıf, çelimsizaggettivo (di persona) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hafifçe parlayanaggettivo (luce) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Vedevamo le lanterne baluginanti di fronte a noi. |
çelimsiz/zayıf, çiroz (kimse)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
verimsizaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sıkaggettivo (respiro) (nefes) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il cane respirava col fiato corto e debole. |
inceaggettivo (ses) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'anziana donna parlò con una voce debole. |
durgunaggettivo (işler, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli affari erano scarsi da mesi. |
tembelaggettivo (kişi, mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il mio primo figlio ha successo, invece il secondo è troppo rammollito e non fa niente. |
konvertibilitesi olmayan, ucuz(valute) (para) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le valute non convertibili non sono usate nel commercio internazionale. |
tartışmalıaggettivo (figurato) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'insegnante disse a Oliver che le tesi nel suo tema erano incerte e che avrebbe dovuto migliorare se voleva buoni voti. |
özürlüaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Horace non riusciva più scrivere per via della sua mano malandata. |
zayıfaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il potere del governo stava diventando debole. |
düşük(şans, olasılık, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La squadra aveva solo una vaga possibilità di vincere. |
narinaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Amy è sempre stata una persona debole; sembra non abbia alcuna resistenza alle malattie. |
güçlü sevgi/tutku
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sudan özür/bahane/mazeretsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dire che non ti è suonata la sveglia è una scusa patetica per giustificare questo ritardo. |
kötü/berbat bir örnek
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un raffreddore è una scusa miserevole per mancare cinque giorni al lavoro. |
sevmek/beğenmekverbo transitivo o transitivo pronominale (figurato) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ho un debole per il gelato con le scaglie di cioccolato. |
yaraya tuz basmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il suo divorzio ha colpito il suo punto debole: il portafoglio. Quando lui ha detto che ero brutta ha colpito il mio punto debole. |
zaafı olmak, (birşeye karşı) zayıf olmakverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jill ha un debole per la cioccolata e per questo ha problemi con la dieta. |
düşkün
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hoşlanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sono piuttosto goloso di tutte le cose a base di cioccolato. |
zayıf noktasostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il punto debole della squadra è una difesa poco incisiva. |
zevksostantivo maschile (predilezione) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Da quando si è trasferito in Italia, George ha cominciato ad avere un debole per i completi costosi. |
tutkun, düşkünverbo transitivo o transitivo pronominale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Secondo me mio fratello ha un debole per te. |
hassas nokta(figurato) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Punta sul vivo, uscì di corsa dalla stanza. |
İtalyan öğrenelim
Artık debole'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
debole ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.