İtalyan içindeki là ne anlama geliyor?
İtalyan'deki là kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte là'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki là kelimesi onu, la notası, la anahtarı, orada, oraya, o yere, -, -, -, -, -, -, -, -ler, -lar, -, yeterli, la, orada/oraya, oradaki, orada, onda, o yerde, o, seni, -e, -a, en iyi, yasadışı, kanuna aykırı, kanunsuz, küçümseyen, gözleri gören, zorla yapılan, zorlamayla yapılan, cebri, yatan, izlenebilir, seyredilebilir, aklı başında, yaşlanmış, ihtiyarlamış, teşekkür ederim, sağol, sağolun, internet, mitolojide rüya ülkesi, kurtarıcı, sofra takımı, dip akıntısı, alt akıntı, paradoks, şu, bilinçlendirmek, okulu asmak, okulu kırmak, sinsice dolaşmak, katılmak, kur yapmak, harekete geçirmek, motive etmek, en çok, dalgın, hayale dalan, daha sonra, dağınık, en güzel kızı, dolgu topuk ayakkabı, midesi bulanmak, (başkasının) rolüne girmek, seçimi kaldırmak, iğrendirmek, tiksindirmek, geri dönüşümünü sağlamak, peşine düşmek, (kişi) saplantılı, takıntılı, geç, teşekkürler, teşekkür ederim, sağol, sağolun, yardım eden/imdada yetişen kimse, (yara) kabuklanmak, kabuk bağlamak, kusmak, çıkarmak, istifra etmek, üstün gelmek, galip gelmek, taklidini yapmak, en fazla, özlemek, el sallamak, özlemek, para cezası vermek, para cezasına çarptırmak, başını sallamak, kur yapmak, nedenini açıklamak, açıklık getirmek, alkolsüz, içkisiz, susamış, susuz, aslında, herkes, meslek, hedefleme, hedef alma, kur yapma, boks yapmak, geceyi geçirmek, canını vermek, canını feda etmek, köle gibi çalışmak, geçmek, kovalamak, kabul etmek, kurmak, kremayla kaplamak, üstüne krema sürmek, tellemek, telle kaplamak, kepenkleri kapatmak/indirmek, panjurları kapatmak/indirmek, bağlantıyı kesmek, birisinin üstüne atmak, çoğu, gecikmiş, geç kalmış, zahmete/uğraşmaya değer, çok yumuşak, yumuşacık, ipek gibi, kadife gibi, (ırk ayrımı yapılarak) ayrılmış, ömür boyu süren, hayat boyu devam eden anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
là kelimesinin anlamı
onu(atono) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) L'hai vista oggi? Bugün onu gördün mü? |
la notasısostantivo maschile (nota musicale) (müzik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La canzone inizia con un La. Şarkı la notasıyla başlıyor. |
la anahtarısostantivo maschile (nota musicale) (müzik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Stasera suonano il concerto per pianoforte di Grieg in La minore. Bu akşam Grieg'in la minör piyano konçertosu çalınacak. |
orada(vicino, o vicino a chi ascolta) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Era lì al bar. Orada, bardaydı. |
oraya, o yere
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ci vado stasera. |
-(singolare) Il ragazzo è andato a fare una passeggiata. |
-(singolare) Io faccio parte della Chiesa Cattolica. |
-(singolare) Stasera la luna splende luminosa. |
-(singolare) Il giornalista ha fatto una domanda al Presidente. |
-(singolare) Questo è stato il test più facile. |
-articolo La stampa quotidiana ha un futuro nella società? |
-(singolare) La capitale statunitense dei mirtilli è il Maine. |
-ler, -lar(singolare) Mi interessano i poveri. |
-(singolare) Questo cappello sta meglio se indossato sulla fronte. |
yeterli(singolare) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quando avrò il denaro, ti comprerò un diamante. |
lasostantivo maschile (nota musicale) (nota) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
orada/orayaavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La torta è là. |
oradaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dall'altra parte del fiume i soldati stavano costruendo un accampamento laggiù lungo la riva. |
orada, onda, o yerde(letterario, arcaico) (resmi dil) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
o(cansız nesne) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Ho perso la penna. Era sulla mia scrivania. |
seni(pronome atono, informale) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Ti amo. Seni seviyorum. |
-e, -a(vicino) (buraya, oraya, vb.) Vieni a vedere. |
en iyi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Angelina è il posto migliore dove andare per una cioccolata calda a Parigi. |
yasadışı, kanuna aykırı, kanunsuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Prendere cose che non sono tue è illegale. |
küçümseyen(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quando si tratta di musica pop il professore è sprezzante. A lui piace solo la classica. |
gözleri görenaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le persone vedenti percepiscono il mondo in modo diverso dai non vedenti. |
zorla yapılan, zorlamayla yapılan, cebri
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La polizia trovò segni di ingresso forzato nella casa. |
yatan(sulla schiena) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il passeggero coricato stava infastidendo l'uomo dietro di lui. |
izlenebilir, seyredilebilir
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aklı başında(persona) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marilyn è una persona molto semplice: sarà di vantaggio nella crisi in arrivo. |
yaşlanmış, ihtiyarlamış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
teşekkür ederim, sağol, sağolun
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Grazie! Mi è piaciuto il regalo. |
internet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Oggigiorno, internet è collegato ai computer in tutti i paesi del mondo. |
mitolojide rüya ülkesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kurtarıcı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sofra takımı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I novelli sposi hanno ricevuto un servizio e delle lenzuola come regalo di nozze. |
dip akıntısı, alt akıntı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
paradoks
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) È un vero paradosso: per avere un lavoro serve esperienza, ma per farsi l'esperienza serve un lavoro. |
şu
(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Questo è il mio cappotto mentre quello è il tuo. |
bilinçlendirmek(toplum) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
okulu asmak, okulu kırmak(saltare la scuola, idiomatico) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
sinsice dolaşmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
katılmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Posso intervenire? Volevo solo dire che mi è piaciuta molto la tua presentazione. |
kur yapmak(birisine) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) George corteggiò il suo tesoro con fiori e doni. |
harekete geçirmek, motive etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
en çok(la maggior parte di) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questa pianta è quella che ha più fragole. |
dalgın, hayale dalan(kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Me ne stavo seduto lì tutto sognante quando l'insegnante all'improvviso disse il mio nome. |
daha sonra
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Smettila di chiedermi di aggiustare il recinto: lo farò dopo. |
dağınık
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ultimamente sono stata molto distratta, i miei pensieri sono confusi. |
en güzel kızı(la più bella di un evento) (bir yerin, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dolgu topuk ayakkabı(scarpe) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
midesi bulanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
(başkasının) rolüne girmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Quando cercò di impersonare il presidente, l'impostore fu catturato immediatamente. |
seçimi kaldırmak(informatica: opzione) (bilgisayar, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Deseleziona questa cella e poi calcola il totale di tutte le altre celle. |
iğrendirmek, tiksindirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il forte odore di alcol e il fumo di sigaro nausearono Daphne. |
geri dönüşümünü sağlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jim ricicla sempre le bottiglie di vino, le porta alla raccolta di bottiglie ogni settimana. |
peşine düşmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I ragazzi inseguirono il cane dopo che questo era scappato con la palla. |
(kişi) saplantılı, takıntılıaggettivo (resmi olmayan dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
geç
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sposò una donna di quarant'anni avanzati. |
teşekkürler, teşekkür ederim, sağol, sağolun(informale) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Grazie! Che regalo delizioso! |
yardım eden/imdada yetişen kimse(resmi olmayan dil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Grazie mille di avermi prestato la macchina oggi! Sei il mio salvatore! |
(yara) kabuklanmak, kabuk bağlamak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
kusmak, çıkarmak, istifra etmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
üstün gelmek, galip gelmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Maggie e Linda non sapevano che auto comprare, ma alla fine l'Audi ha prevalso sulla Renault. |
taklidini yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Stava parodiando uno dei suoi professori quando è entrato il professore. |
en fazla
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Papà è quello di noi che guadagna più soldi. İçimizde en fazla parayı babamız kazanır. |
özlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ai bambini manca il padre quando è fuori per lavoro. Çocuklar, babaları iş gezisindeyken onu özlüyorlar. |
el sallamak(con un cenno della mano) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Lo vide salutare dall'estremità del pontile. |
özlemek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mi mancano le montagne di casa. |
para cezası vermek, para cezasına çarptırmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il poliziotto l'ha multato per guida veloce. Polis, çok hızlı araba kullanan adama para cezası verdi. |
başını sallamak(onaylamak) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
kur yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La corteggiava nella maniera più cavalleresca. |
nedenini açıklamak, açıklık getirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il fatto di essere stata bersaglio dei bulli da giovane spiega la sua attuale timidezza. |
alkolsüz, içkisiz(mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) C'erano poche bevande e troppa gente alla festa, a un certo punto siamo rimasti a secco. |
susamış, susuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
aslında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Non mi piace ciò che sta dicendo, anzi sono in profondo disaccordo con lui. |
herkes(mecazlı) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Scoppierà uno scandalo quando tutti lo sapranno. |
meslek
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
hedefleme, hedef alma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mirare con attenzione è necessario per assicurarsi che i missili colpiscano solo le basi militari. |
kur yapma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mary era stanca del corteggiamento incessante di Ola. |
boks yapmak(sport) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) A Sean e a suo fratello piace boxare. |
geceyi geçirmek(mecazlı) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Ha dormito da me sabato notte. |
canını vermek, canını feda etmek(vatan için, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
köle gibi çalışmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lei ha dovuto sgobbare in cucina senza l'aiuto di nessuno. |
geçmek(gümrükten, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ci incontreremo quando avrai sdoganato. |
kovalamak(av) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I cacciatori hanno cacciato la lepre con i loro cani. |
kabul etmek(bir şeyin doğruluğunu, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Mi arrendo. Hai ragione tu. |
kurmak(saat, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Prima che gli orologi avessero le batterie bisognava caricarli. |
kremayla kaplamak, üstüne krema sürmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Per piacere puoi glassare la mia torta nuziale? |
tellemek, telle kaplamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dobbiamo schermare le finestre per tenere fuori gli insetti. İçeriye böcek girmemesi için kapı ve pencereleri telle kaplamalıyız. |
kepenkleri kapatmak/indirmek, panjurları kapatmak/indirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
bağlantıyı kesmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
birisinin üstüne atmak(suçu, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non incolparmi di aver rotto il vetro, non sono stato io. |
çoğu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La maggior parte dei fiori è bella. Çoğu çiçek çok güzeldir. |
gecikmiş, geç kalmış
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Avrei dovuto consegnare il mio saggio ieri e adesso sono oltre la scadenza. |
zahmete/uğraşmaya değer
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok yumuşak, yumuşacık, ipek gibi, kadife gibiaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mi piace molto questo nuovo pigiama vellutato! |
(ırk ayrımı yapılarak) ayrılmış(yer) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il Sudafrica è stata una società che applicava la segregazione fino agli anni Novanta. |
ömür boyu süren, hayat boyu devam eden
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il matrimonio dovrebbe essere considerato un impegno per tutta la vita. |
İtalyan öğrenelim
Artık là'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
là ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.