İtalyan içindeki linea ne anlama geliyor?
İtalyan'deki linea kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte linea'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki linea kelimesi doğru, hat, hat, ürün yelpazesi, hat, silsile, savunma hattı, seri üretim hattı, ray, çizgi, , çizgi, telefon bağlantısı, genel tanım, sıra, ceza alanı, iz, görüş açısı, bakış açısı, dahili telefon hattı, vücut, beden yapısı, vücut şekli, doğrusal, kolay, basit, uzunluk (ölçüsü), arazi hududu, elektrik hattı, sınır çizgisi, saf, sınır/hudut çizgisi, sınır boyu, prosedür, bitiş çizgisi, imalat bölümü, doğrudan, ön plan, tekerlekli patenle kaymak, paten kaymak, paten yapmak, tahta geçme, politika, kadar iyi olmak, çapraz çizgi, bağlantıyı kesmek, ilgili, ilişkili, alâkalı, genelde, genellikle, genel olarak, prensipte, vaktinde, zamanında, çizginin dışına, düz çizgi halinde, (spor sahasında) yan çizgi, kenar çizgisi, havayolu şirketi, havayolu işletmesi, dosdoğru yol, danışma hattı, su seviyesi, referans değeri, otobüs şirketi, ara hattı, noktalı çizgi, meşru mirasçı, yasal mirasçı, kredi çerçevesi, kredi sınırı, kredi limiti, ateş hattı, tahta çıkma sırası, görüş hattı, montaj hattı, ince çizgi, cephe, ürün yelpazesi, telefonu kapatmamak, tek sıra, kılavuz çizgi, sülale, soy, zikzaklı çizgi, iletişim hattı, saha çizgisi, otobüs hattı, ön saf, sınır çizgisi, su hattı, saha çizgisi, hayat çizgisi, uygun olmak, beklemek, çok önemli/can alıcı durum/iş/görev, bağlamak, hücum oyuncusu, dağıtım şebekesi, ilk üç vurucu, haraket şekli, haraket tarzı, birbirine geçme, kırmızı hat, personel anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
linea kelimesinin anlamı
doğrusostantivo femminile (matematica) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Disegnate la linea retta e il cerchio su uno stesso diagramma. |
hatsostantivo femminile (di trasporto pubblico) (tren) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La metro locale ha due linee: la rossa e la verde. |
hatsostantivo femminile (società o servizio di trasporti) (vapur, otobüs, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Questa linea di autobus arriva in molte città. Bu otobüs hattı pek çok kasabadan geçmektedir. |
ürün yelpazesisostantivo femminile (serie, produzione) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La ditta ha una linea di prodotti di telefonia cellulare per i consumatori. Şirketin ürün yelpazesinde cep telefonları da bulunmaktadır. |
hatsostantivo femminile (telecomunicazioni) (telefon) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) È caduta la linea e io l'ho richiamata. Konuşurken hat kesildiği için onu tekrar aradı. |
silsile(di pensiero) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La sua linea di pensiero è coerente con quella delle autorità religiose. |
savunma hattısostantivo femminile (militare) (askeri) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le tre linee difensive non hanno fermato il nemico. |
seri üretim hattı(impianto industriale) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La linea di assemblaggio opera ventiquattro ore al giorno, sette giorni alla settimana. |
raysostantivo femminile (ferrovia: infrastruttura) (tren) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Un albero caduto sulla linea aveva provocato un ritardo nei treni in corsa tra Londra e Manchester. |
çizgisostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ha disegnato una riga curva sul foglio per far vedere la forma. Şekli göstermek için kağıda eğri bir çizgi çizdi. |
(cricket) Il giocatore si avvicinò alla linea e si preparò a colpire. |
çizgi(codice Morse) (Mors alfabesi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nel codice Morse, la linea ripetuta tre volte rappresenta la lettera O. |
telefon bağlantısı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Abbiamo perso la linea con il quartiere generale e stiamo provando a richiamare. |
genel tanımsostantivo femminile (schema) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ti spiego la linea generale dei nostri piani di sviluppo. |
sırasostantivo femminile (dama) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'obbiettivo è arrivare dietro la linea avversaria. |
ceza alanısostantivo femminile (sport) (buz hokeyinde) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
izsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Una cicatrice lunga e sottile formava una linea sulla guancia di Harry. |
görüş açısı, bakış açısı(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Daphne non era per niente d'accordo con l'atteggiamento di Evelyn sulla faccenda. |
dahili telefon hattı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
vücut(immagine) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ha una figura così bella. |
beden yapısı, vücut şekli
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'attrice aveva un aspetto meraviglioso. Kadın oyuncu çok güzel bir vücut şekline sahipti. |
doğrusal
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kolay, basit
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
uzunluk (ölçüsü)
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Scrivete sulla piantina le misure di lunghezza di ogni stanza. |
arazi hududu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I confini di questa proprietà si estendono oltre il bosco. |
elektrik hattısostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'è stato un black out per diversi giorni, a causa di un fulmine che ha colpito la vicina linea elettrica. La scorsa notte, centinaia di case sono rimaste senza elettricità dopo che una tempesta ha abbattuto la linea elettrica. |
sınır çizgisisostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La linea di confine fra Corea del Sud e Corea del Nord è altamente militarizzata. |
safsostantivo femminile (militare) (askeri) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In guerra i giovani soldati spesso finiscono sulle linee più avanzate del fronte. |
sınır/hudut çizgisi, sınır boyu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hanno attraversato il confine col Canada verso il tramonto. |
prosedür
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
bitiş çizgisi(sportivo) (yarış) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Solo 12 corridori sono arrivati al traguardo. |
imalat bölümü(fabrika) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
doğrudan(discendenza) (akrabalık) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È un discendente diretto di Thomas Jefferson. |
ön plan
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tekerlekli patenle kaymak, paten kaymak, paten yapmak(con i pattini in linea) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Anche se è una pista ciclabile ci sono spesso persone che ci pattinano. |
tahta geçme(edredità) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'erede al trono ha rinunciato ai suoi diritti di successione. |
politika
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il governatore prende decisioni politiche. Vali, benimsenecek politikalar hakkında karar verir. |
kadar iyi olmak(figurato) (birisi, bir şey) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Purtroppo la realtà della moda non corrispondeva ai sogni di Tracy. |
çapraz çizgi(geometria) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il dipinto ha diagonali nere che corrono da un angolo all'altro e i triangoli che ne risultano sono riempiti con colori brillanti. |
bağlantıyı kesmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
ilgili, ilişkili, alâkalı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Gli organizzatori della conferenza non permetteranno ai relatori di presentare argomenti che non siano attinenti al tema della conferenza. |
genelde, genellikle, genel olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Nel mio lavoro non tutto va bene ma, in generale, mi piace. |
prensipteavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sebbene in linea di principio io creda nella lealtà, spesso mi ritrovo a dire piccole bugie per non ferire i sentimenti delle persone. |
vaktinde, zamanında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Siamo in linea con i tempi previsti per terminare il progetto entro la fine dell'anno. |
çizginin dışına
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Durante la guerra molte spiagge erano acceso vietato per i civili. |
düz çizgi halinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) In linea d'aria, vivo a soli 200 metri da casa tua. |
(spor sahasında) yan çizgi, kenar çizgisi(sport) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ha preso la palla sulla linea laterale. |
havayolu şirketi, havayolu işletmesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Oggi numerose compagnie aeree hanno annunciato aumenti nelle tariffe. |
dosdoğru yolsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
danışma hattısostantivo femminile (telefonica) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'azienda gestisce una linea diretta gratuita in modo che i clienti possano chiamare in qualsiasi momento del giorno o della notte. |
su seviyesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Trovarono dei ricci di mare nelle pozze delle maree, appena al di sotto del livello dell'acqua. |
referans değeri
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
otobüs şirketisostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La linea di autopullman gestisce 15 bus e impiega 18 conducenti. |
ara hattı(figurato) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La linea di confine fra il genio e la follia è molto sottile. |
noktalı çizgisostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
meşru mirasçı, yasal mirasçısostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il principe Carlo è l'erede in linea diretta del trono inglese. |
kredi çerçevesi, kredi sınırı, kredi limiti(banca) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Oggi ho aperto una nuova linea di credito in banca, da usare per le emergenze. |
ateş hattısostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Stanno facendo avanzare il soldato in battaglia, dove si troverà sulla linea di tiro. |
tahta çıkma sırasısostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In genere, il principe più anziano è il primo in linea di successione per il trono. Il vice-presidente è il primo in linea di successione per l'incarico di presidente. |
görüş hattı(area visibile) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) L'auto arrivò da fuori del mio campo visivo e si schiantò sul fianco della nostra macchina. |
montaj hattı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Aveva lavorato alla catena di montaggio per tutta la vita. |
ince çizgi(iki şey arasındaki) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) C'è una linea sottile tra genialità e pazzia. |
cephesostantivo femminile (militare) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Per molti anni non è stato permesso alle donne soldato di stare in prima linea. |
ürün yelpazesisostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Stiamo attualmente apportando grandi cambiamenti nelle nostre linee di prodotti.
CoverGirl ha esteso la sua linea di prodotti con un nuovo rossetto a lunga tenuta. |
telefonu kapatmamakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) L'addetta alla reception mi ha chiesto di restare in linea mentre parlava con il dott. Simpson. |
tek sıralocuzione aggettivale (tekerlekli paten) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I pattini in linea sono ideali per pattinare all'esterno. |
kılavuz çizgi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ernest ha usato un righello per tracciare delle linee guida sul foglio prima di iniziare a scrivere la lettera. |
sülale, soy
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La linea dinastica terminò con Edward, che non ebbe figli. |
zikzaklı çizgisostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il bambino disegnò una linea frastagliata per rappresentare i denti dello squalo. |
iletişim hattı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Madeleine ha una linea diretta con il presidente. |
saha çizgisisostantivo femminile (campo da baseball) (besybol) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
otobüs hattı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Questa linea di autobus passa davanti all'ospedale e alla stazione ferroviaria. |
ön safsostantivo femminile (figurato) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Gli specialisti di quel centro clinico dichiarano di essere in prima linea nella lotta contro il cancro. |
sınır çizgisi(figurato) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
su hattısostantivo femminile (di una nave) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
saha çizgisisostantivo femminile (campo da tennis) (tenis) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il giocatore batte appena dietro la linea di base. |
hayat çizgisisostantivo femminile (palmo della mano) (avuç) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La linea della vita è la linea più importante della tua mano. |
uygun olmakverbo intransitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le nostre procedure operative sono in linea con la legislazione nazionale. |
beklemekverbo intransitivo (telefono) (telefonda) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Attenda in linea, ora le passo l'interno. |
çok önemli/can alıcı durum/iş/görevsostantivo femminile (figurato: posizione cruciale) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I ricercatori di questa università sono in prima linea nella ricerca medica. |
bağlamakverbo transitivo o transitivo pronominale (telefono) (telefon) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ora le passiamo il coordinatore.
Le passo il centralino. |
hücum oyuncususostantivo maschile (football americano) (Amerikan futbolu) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) È stato il miglior attaccante nella storia della squadra. |
dağıtım şebekesi(elektrik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La rete elettrica era fuori uso a causa della tempesta. |
ilk üç vurucusostantivo femminile (baseball, ordine di battuta) (beysbol) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Steve batterà nella prima linea di battuta. |
haraket şekli, haraket tarzısostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Non voglio farlo in questo modo, ma non vedo nessun'altra linea di azione. |
birbirine geçmesostantivo femminile (marcia) (vites, dişli) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La linea di ingranamento dell'ingranaggio dentato era consumata, per questo il meccanismo non funzionava. |
kırmızı hatsostantivo femminile (devlet başkanları arasında) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
personel(imalat bölümünde çalışan) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
İtalyan öğrenelim
Artık linea'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
linea ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.