İtalyan içindeki posizione ne anlama geliyor?
İtalyan'deki posizione kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte posizione'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki posizione kelimesi konum, mevki, yer, pozisyon, konum, bulunduğu/olduğu yer, tam yerinde, yerli yerinde, yer, mevki, yön, duruş, görüş, tavır, (kararlı) tutum, konum, mevki, prezantasyon, yer, yönetim, duruş, durum, vaziyet, hal, mevzi, pozisyon, duruş, yer, mahal, pozisyon, yer, mevki, konum, duruş, duruş biçimi, yer, mekan, yer, konum, tavır, tutum, silsile, yer, plasman, görüş, bakış açısı, düşünce, fikir, görüş, yerleştirme, yerine koyma, yön, istikamet, alan, konum, makam, sosyal konum, toplumsal konum, hazır olma, görüş açısı, bakış açısı, duruş, bedenin duruşu, saygınlık, sekizinci, alçaklık, sekizinci olarak, altıncı sırada, iş, çalışmazken, hareketsizken, ondalık hanesi, ondalık hane, misyoner pozisyonu, ilk sıra, açık pozisyon, stratejik konum, fikrini söylemek, karşı çıkmak, karşı koymak, özel bir şekilde, ayakta durma, bakış açısı, görüş açısı, ters, kararlı olmak, azimli olmak, rahatta durmak, çömelme pozisyonu, oturma, müphem cevaplar vermek, duruşunu belirlemek, geride kalmış, hazır ol, (iş) kadro açığı, eleman açığı, on birinci sırada, (siyaset) aşırı uç, üstüne, üzerine, sola doğru, yarı tekel, karnını içine çekerek durma, bekleme mevziindeki asker, sabit nokta, orsa, yerinde kalmak, şekle girmek, şekil almak, önemli görünmek, tatbik etmeye hazırlanmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
posizione kelimesinin anlamı
konum, mevki, yersostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dalla sua posizione sulla scala, Henry poteva guardare lontano. Henry, merdivenin üzerindeki konumundan (or: merdivendeki yerinden) uzakları görebiliyordu. |
pozisyon, konumsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dalla sua posizione Dave poteva vedere tutti quelli che si avvicinavano alla casa. |
bulunduğu/olduğu yer(birşeyin/birisinin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tam yerinde, yerli yerindesostantivo femminile (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La scala è in posizione per l'uso. Merdiven tam kullanılacağı yerde duruyor. |
yer, mevki(figurato) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Una volta iniziato a frequentare il master, Jess ebbe problemi a conquistare la sua posizione professionalmente. |
yönsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La posizione della nave rendeva difficile l'attracco. |
duruş, görüş, tavırsostantivo femminile (opinione) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) George ha chiarito la sua posizione. Gökhan tavrını belli etti. |
(kararlı) tutumsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La posizione del professore sulla questione è chiara. Profesörün bu konudaki tutumu çok açıktır. |
konum, mevkisostantivo femminile (ruolo) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Troy usa la sua posizione per vantaggio personale. Mehmet, mevkisini kişisel çıkarları için kullanıyor. |
prezantasyonsostantivo femminile (fetale) (doğum) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Rachel ha fatto un'ecografia per controllare la posizione del bambino. |
yer
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dovrebbe tenere presente la sua posizione in società e smetterla di combinare guai. // Non vivrei la mia vita come fai tu, ma non sono davvero nella posizione per giudicare. |
yönetimsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hanno una posizione forte al tavolo negoziale. |
duruşsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il suo corpo era in una posizione scomoda. |
durum, vaziyet, halsostantivo femminile (situazione) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il voto lascia alcuni legislatori in una posizione imbarazzante. |
mevzi(askeri) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il plotone scelse una posizione sulla collina. |
pozisyonsostantivo femminile (satranç) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Gary ha mosso la sua pedina in una posizione favorevole. |
duruşsostantivo femminile (bale) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I ballerini sono tornati in prima posizione. |
yer, mahal
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La nostra nuova casa è in una bella posizione, circondata dagli alberi. |
pozisyonsostantivo femminile (sport: in campo) (spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mio nipote è un brillante calciatore, ma non so bene in quale posizione giochi. |
yer, mevki, konum
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Abbiamo trovato la sua posizione: si trova tra la chiesa e la scuola. Onun yerini tespit ettik: kiliseyle okulun arasındaki caddede. |
duruş, duruş biçimisostantivo femminile (vücut) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Rick aspettava all'angolo con posa rilassata. |
yer, mekansostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yer, konum
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ho passato in rassegna il personale attuale e penso che ci sia una posizione per lei. |
tavır, tutum
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
silsile(di pensiero) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La sua linea di pensiero è coerente con quella delle autorità religiose. |
yer
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Linda spera che l'allenatore le dia un posto nella squadra. Credo che ci sia un posto per te nella nostra azienda. |
plasman(in classifica) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il posizionamento di John nella maratona era nell'ultima metà. |
görüş, bakış açısısostantivo femminile (idee) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Progressisti e conservatori hanno visioni politiche diverse. |
düşünce, fikir, görüş(opinione) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Qual'è la tua opinione (or: posizione) riguardo alla politica estera del governo? Hükümetin dış politikası hakkındaki görüşün nedir? |
yerleştirme, yerine koymasostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La collocazione di armi nello spazio è molto controversa. |
yön, istikamet(nautica) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
alan(area) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ha scelto un punto sulla spiaggia e si è stesa a prendere il sole. |
konumsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) È importante che familiarizzi con la posizione del terreno. |
makam(ruolo) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) È un uomo molto importante. Ha una carica importante nell'azienda. |
sosyal konum, toplumsal konum(rango) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Non ebbe molto successo e la sua posizione sociale rimase bassa. |
hazır olma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le troupe giornalistiche erano pronte, in attesa di ricevere un grande annuncio da parte del presidente. |
görüş açısı, bakış açısı(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Daphne non era per niente d'accordo con l'atteggiamento di Evelyn sulla faccenda. |
duruş, bedenin duruşu
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La cattiva postura di Robert era una conseguenza della scoliosi. |
saygınlık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Glenn è una persona che gode di rispettabilità nella comunità locale. |
sekizinci(yarış, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Margret si è classificata ottava nella gara di corsa. |
alçaklık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sekizinci olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Cindy è stata brava: è arrivata ottava tra 60 corridori. |
altıncı sırada
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) David è arrivato sesto alla gara. |
iş
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Steve spera in un posto nelle vendite. |
çalışmazken, hareketsizken
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I ricercatori hanno misurato l'attività cerebrale dell'uomo mentre era a riposo. |
ondalık hanesi, ondalık hanesostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Arrotonda queste cifre affinché vengano corrette a due posizioni decimali. |
misyoner pozisyonusostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Quasi tutti i mammiferi si accoppiano montando la femmina da dietro, mentre gli esseri umani preferiscono la posizione del missionario. |
ilk sıra(yarışma, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Sono riuscito ad arrivare al primo posto nell'ultima gara, nonostante una partenza un po' fiacca. |
açık pozisyonsostantivo femminile (iş) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
stratejik konumsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
fikrini söylemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Puoi scegliere tra prendere una posizione o non essere ascoltato. |
karşı çıkmak, karşı koymak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
özel bir şekildelocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'albergo è situato in una posizione unica per chi ama godersi la spiaggia ed esplorare la costa. |
ayakta durmasostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Stare in posizione eretta quando lavori è meglio che stare seduti. |
bakış açısı, görüş açısı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
terslocuzione aggettivale (feto) (doğum) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un'ecografia confermò che il bambino di Susan era in posizione podalica. |
kararlı olmak, azimli olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ho dovuto prendere una posizione decisa e dirgli che non avrei più mentito per lui. |
rahatta durmak(militare) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le truppe erano a riposo nella piazza d'armi. |
çömelme pozisyonusostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ben si mise in posizione accovacciata dietro il cespuglio per evitare di essere visto. |
oturma
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Le mie gambe sono rigide dopo tre ore in posizione seduta. |
müphem cevaplar vermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
duruşunu belirlemekverbo transitivo o transitivo pronominale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La Casa Bianca ha preso una posizione per aver affrontato la crisi del carburante. |
geride kalmışaggettivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Guardando il giardino vedrai che la betulla è arretrata contro la staccionata. |
hazır ol(trasporto aereo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Su tutti gli aerei c'è un foglio illustrativo che descrive come mettersi in posizione d'impatto. |
(iş) kadro açığı, eleman açığı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
on birinci sıradalocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La nostra squadra si è piazzata all'undicesimo posto al torneo. |
(siyaset) aşırı uç
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il politico ha avuto una posizione radicale per quasi tutta la sua carriera e non ha vinto molte elezioni. |
üstüne, üzerine
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mettere il coperchio e far bollire per cinque minuti. Kapağı tencerenin üzerine koy ve beş dakika kaynat. |
sola doğrulocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sean è mancino e surfa in posizione goofy. |
yarı tekelsostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il magnate pareva avere una posizione dominante su tutti gli aspetti dell'industria petrolifera. |
karnını içine çekerek durmasostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Il sommozzatore si raggomitolò in posizione raggruppata. |
bekleme mevziindeki askersostantivo maschile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sabit noktasostantivo femminile (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
orsasostantivo femminile (gemi pozisyonu) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yerinde kalmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Resta dove sei finché arrivo. |
şekle girmek, şekil almakverbo intransitivo (capelli) (saç) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) I capelli rimarranno in posizione se usi questa lacca. |
önemli görünmek
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Le spese militari occupano un posto importante in tempo di elezioni. |
tatbik etmeye hazırlanmakverbo intransitivo (arti marziali: mossa) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
İtalyan öğrenelim
Artık posizione'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
posizione ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.