İtalyan içindeki su ne anlama geliyor?
İtalyan'deki su kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte su'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki su kelimesi yukarıda, kuzeyde, ocağa, dayanmak, -de, -da, -de, -da, -de, -da, üstünde, üzerinde, üstünde, üzerinde, kenarında, kıyısında, arasından, -e göre, -e uygun olarak, birisine, birine, asılı, üstüne, üzerine, üstüne, üzerine, hakkında, ile ilgili, kıyasla, hakkında, ile ilgili, üstünde, üzerinde, üstünde, ötesinde, yönünde, yönüne, -e, -a, hakkında, ile ilgili, -de, -da, hakkında, (ile) ilgili, -den....-si, üstünde, üstüne, üzerine, yukarısına, üstüne, üzerine, üstünde, üzerinde, gerçekten, hakikaten, artık, üstüne, göre, hakkında, bölü, ile ilgili, etrafında, çevresinde, üzerine, üstüne, yukarısında, kapalı, çileden çıkarıcı, dünyaca (tanınan, vb.), düşünmeden, ihtiyaca göre düzenlemek/değiştirmek, kaldırmak, ilgili olmak, alakalı olmak, üstüne basmak, çekmek, içine çekmek, arayıp bulmak, söndürmek, küçük ölçekli, yerel olarak, mahalli olarak, üzerine eklemek, emmek, eleştiri yazmak, dolanan, özel ihtiyaçlara göre geliştirilmiş, sallanmak, bakmak, hayal etmek, hayalini kurmak, yorumda bulunmak, giriş yapmak, kilo almak, taahhüt etmek, ile ilgili olmak, hakkında olmak, yerden almak, gammazlamak, kurcalamak, yüreklendirmek, cesaretlendirmek, çıkıntı yapmak, memnun, vurmak, arama, tırmanmak, çıkmak, yüksek, yüksekte, çıkıntı yapmak, hükmetmek, tellemek, telle kaplamak, dolgu yapmak, kaplamak, tablete yazmak, özel olarak dikilmiş, yola çıkacak durumda, yola çıkabilir, sipariş üzerine yapılmış, ısmarlama, binde bir, konusunda, ısmarlama, kapsamlı, geniş kapsamlı, sinirlenmiş, büyük ölçekli, ısmarlama, bencil, üzerine kurulmuş, yukarıya, yukarı doğru, global olarak, küresel olarak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
su kelimesinin anlamı
yukarıdaavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I bagni si trovano su, al primo piano. |
kuzeydeavverbio (verso nord) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sono su nello stato di New York. |
ocağa(informale) (yemeği, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Metto su le patate. |
dayanmakpreposizione o locuzione preposizionale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il film si basa su un romanzo del XVIII secolo. Fa affidamento sul dizionario per fare l'esercizio. |
-de, -da(trende, arabada, vb.) Possiamo mangiarci il tramezzino sul treno. |
-de, -dapreposizione o locuzione preposizionale (televizyon kanalında, vb.) Cosa c'è stasera su Canale 5? |
-de, -dapreposizione o locuzione preposizionale (yolculukta, vb.) Leah è in viaggio di lavoro per Londra. |
üstünde, üzerindepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Anna è salita su una scala per arrivare sul tetto. |
üstünde, üzerindepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il tuo libro è sul tavolo. Kitap masanın üstünde. |
kenarında, kıyısındapreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Hanno comprato una casa sulla riva di un lago. Göl kıyısında (or: kenarında) ev aldılar. |
arasındanpreposizione o locuzione preposizionale (in proporzione) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tre persone su dieci hanno preferito il cioccolato al latte rispetto a quello fondente. Tra tutte le persone di questo pianeta, dovevo imbattermi proprio nel mio ex ragazzo! |
-e göre, -e uygun olarakpreposizione o locuzione preposizionale (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Continueremo su questa base. Bu prensipe uygun olarak işe devam edeceğiz. |
birisine, birine(a un piano superiore) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Manda il report di sopra così il capo può leggerlo. |
asılıpreposizione o locuzione preposizionale (üzerinde) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il suo cappotto è sul gancio. |
üstüne, üzerinepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mettiti coricato sulla pancia. |
üstüne, üzerinepreposizione o locuzione preposizionale (yaranın, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Dovresti mettere una benda su quella ferita. |
hakkında, ile ilgilipreposizione o locuzione preposizionale (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Sto cercando un libro sulle orchidee. |
kıyaslapreposizione o locuzione preposizionale Hanno un vantaggio di tre miglia su di noi. |
hakkında, ile ilgili(bir konu) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Questa presentazione riguarda la Rivoluzione Francese e i conseguenti cambiamenti nella società. |
üstünde, üzerindepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il quadro è alla parete. Tablo duvarın üstünde asılıdır. |
üstündepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il gatto era in cima a un albero. |
ötesinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Abitiamo più avanti su questa strada. |
yönünde, yönünepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ha puntato la luce sull'intruso. |
-e, -apreposizione o locuzione preposizionale (yaklaşmak, vb.) La polizia si avvicinava sempre di più a lui. |
hakkında, ile ilgilipreposizione o locuzione preposizionale (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Che ne pensi del riscaldamento globale? |
-de, -da(televisione) (televizyonda, radyoda, vb.) L'hanno visto in TV. |
hakkında, (ile) ilgilipreposizione o locuzione preposizionale Sono andato in biblioteca per cercare un libro sugli insetti. |
-den....-sipreposizione o locuzione preposizionale Due studenti su cinque ammettono di giocare ai videogame anziché fare i compiti. |
üstünde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) C'era una ciliegia sul cupcake scelto da Betty. |
üstüne, üzerine, yukarısınapreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Hanno appeso un quadro sopra il caminetto. Tabloyu şöminenin üzerine astılar. |
üstüne, üzerinepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) È salito sulla sedia per arrivare alle mensole più alte. Yüksekteki raflara yetişebilmek için sandalyenin üstüne çıktı. |
üstünde, üzerindepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Portava la borsa sulla spalla. |
gerçekten, hakikateninteriezione (vurgu amaçlı) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ti voglio bene, dico sul serio! |
artıkinteriezione (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Su, comportatevi bene! |
üstünepreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Smettila di appoggiarti a quel muro! |
göre
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Abbiamo un grande vantaggio sui nostri concorrenti. |
hakkındapreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Litigano sempre su chi debba guidare. |
bölüpreposizione o locuzione preposizionale (matematik) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Dodici diviso quattro fa tre. |
ile ilgilipreposizione o locuzione preposizionale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ti spiegherò le mie idee riguardo a quel fatto più tardi. |
etrafında, çevresindepreposizione o locuzione preposizionale (toplanmak, vb.) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il corso disserta su importanti eventi storici. |
üzerine, üstüne
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il pittore ha applicato il colore alla tela. Ressam, boyayı tuvalin üzerine sürdü. |
yukarısındalocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I prezzi vanno da tre euro in su. |
kapalı(sıkıca) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Assicurati che il cappuccio sia messo appropriatamente. |
çileden çıkarıcıaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Inez è una persona puntuale e trova i ritardi aerei esasperanti. |
dünyaca (tanınan, vb.)
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
düşünmedenavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Spontaneamente non riesco a ricordarmi il nome di quell'attore. |
ihtiyaca göre düzenlemek/değiştirmek(ürün, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Questo negozio personalizza ogni mobile secondo le specifiche del cliente. |
kaldırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I proprietari di cani dovrebbero raccogliere i bisogni dei propri cani e buttarli nel bidone. |
ilgili olmak, alakalı olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
üstüne basmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Attento! Potresti calpestare la coda del cane! |
çekmek, içine çekmek(liquidi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
arayıp bulmak(figurato) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
söndürmek(fiamma, soffiando) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ha spento le candeline sulla sua torta di compleanno. |
küçük ölçekli
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Stiamo pensando a una commercializzazione limitata, non a una campagna nazionale. |
yerel olarak, mahalli olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
üzerine eklemek(fiyat) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
emmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Gli aspirapolvere tirano su la polvere da tappeti e altri superfici. |
eleştiri yazmak(recensioni, commenti, ecc.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Jessica scrive recensioni di film per il giornale della sua scuola. |
dolanan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
özel ihtiyaçlara göre geliştirilmiş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sallanmak(coda) (kuyruk) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Si capisce che il cucciolo è eccitato perché agita la coda. |
bakmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La finestra guarda verso il prato. |
hayal etmek, hayalini kurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Sognò la loro luna di miele per tutto il giorno. |
yorumda bulunmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
giriş yapmak(fare il log-in) (internet sitesine, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La mia homepage aveva un aspetto poco familiare. Poi mi sono reso conto che ero entrato con un account sbagliato. |
kilo almak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ho preso tre chili durante le vacanze. Tatilde en az altı kilo almışım. |
taahhüt etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il proprietario si impegna a eseguire tutte le riparazioni necessarie sulla proprietà. |
ile ilgili olmak, hakkında olmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La mia domanda riguarda le sue recenti dichiarazioni sulla politica estera. L'articolo riguardante le questioni ambientali si trova a pagina 2. |
yerden almak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ho raccolto il libro che era caduto sul pavimento. |
gammazlamak(polizia) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I numeri verdi permettono di denunciare in modo anonimo gli spacciatori. |
kurcalamakverbo transitivo o transitivo pronominale (con [qlcs]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il mio portatile non si collega più alla rete wifi da quando hai pasticciato con le impostazioni. |
yüreklendirmek, cesaretlendirmek(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Il nostro morale fu rinfrancato quando ci giunse notizia del salvataggio. |
çıkıntı yapmak(architettura: che sporge) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
memnun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È fantastico che tu sia venuto; sono contentissimo! |
vurmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
arama(su internet) (internet) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La ricerca di Emma di immagini di allunaggi ha dato molti risultati. |
tırmanmak, çıkmak(montare sopra) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) I ragazzi hanno scalato la recinzione. Çocuklar çitin üzerine tırmandı. |
yüksek, yüksekte
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La febbre le è salita alta per tre giorni prima di ricoverarsi. |
çıkıntı yapmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) |
hükmetmek(figurato: regnare su) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
tellemek, telle kaplamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Dobbiamo schermare le finestre per tenere fuori gli insetti. İçeriye böcek girmemesi için kapı ve pencereleri telle kaplamalıyız. |
dolgu yapmak(odontoiatria) (dişçilik) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Il trattamento classico per le carie è otturare il dente. |
kaplamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Indumenti e fogli ingombravano il pavimento dell'ufficio. |
tablete yazmak(su tavole) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I comandamenti furono scritti su delle tavole che furono portate in chiesa perché tutti potessero vederle. |
özel olarak dikilmişlocuzione aggettivale (giysi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Aveva capelli biondi ossigenati e indossava un abito su misura. |
yola çıkacak durumda, yola çıkabilir(otomobil, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Se la tua auto non è registrata, non è sicura per la circolazione su strada. |
sipariş üzerine yapılmış, ısmarlamalocuzione aggettivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I vestiti fatti su misura dovrebbero cadere meglio di quelli prodotti in serie. Il servizio è lento perché ogni piatto viene preparato su ordinazione. |
binde bir
Un neonato su mille presenta qualche difetto congenito. |
konusunda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Voglio sapere tutto sul tuo viaggio. |
ısmarlama
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il milionario indossava solo vestiti su misura. |
kapsamlı, geniş kapsamlı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il Presidente ha chiesto riforme di vasta portata. |
sinirlenmişverbo intransitivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Quando vide il disastro che i ladri avevano fatto, uscì completamente dai gangheri. |
büyük ölçekliavverbio (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A Washington DC si è verificata una protesta su larga scala contro la guerra in Iraq. |
ısmarlamalocuzione aggettivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Savile Row è il miglior posto in cui farsi fare un completo su misura. |
bencil
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
üzerine kurulmuşlocuzione aggettivale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Questo racconto di fantasia è in realtà basato su fatti accaduti. |
yukarıya, yukarı doğrulocuzione avverbiale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'uccello volò verso l'alto finché divenne solo un puntino nel cielo azzurro. |
global olarak, küresel olarakavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ci si aspetta che i prezzi aumenteranno su scala globale nel corso delle prossime settimane. |
İtalyan öğrenelim
Artık su'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
su ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.