İtalyan içindeki senza ne anlama geliyor?
İtalyan'deki senza kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte senza'ün İtalyan'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İtalyan içindeki senza kelimesi olmadan, olmaksızın, -siz, -sız, -sizce, -siz olarak, -den arı, içermeyen, -siz, -sız, -suz, -süz, yok, -siz, -suz, -sız, -süz, -den ari, dışında, vazgeçmek, evsiz, evsiz barksız, sokakta yaşayan, dili tutulmuş, nutku tutulmuş, şartsız, koşulsuz, sınırsız, kısıtsız, limitsiz, sözleri boğazına dizilmiş, işsiz, iş sahibi olmayan, şaşırtıcı, hayret verici, şaşılacak, başarısızlıkla sonuçlanan, başarısız olan, çekirdeği çıkarılmış, ıssız, terkedilmiş, kuş uçmaz kervan geçmez, işsiz, gerçeğe dayanmayan, asılsız, eşsiz, benzersiz, emsalsiz, ikna edici/inandırıcı olmayan, ayrım yapmayan, fark gözetmeyen, kontrolsüz, idaresiz, kurnaz, sinsi, anlamsız, manasız, vatansız, yurtsuz, bekar, disiplinsiz, adsız, isimsiz, serbest, asılsız, bağımsız, dinsiz, bitmek bilmez, sınırsız, pürüzsüz, lezzetsiz, sınırsız, serbest, dizginsiz, demode, haklı nedene dayanmayan, aklı başında, aralıksız, sonsuz, sessizce, sessiz bir şekilde, seyrek olarak, nadiren, bilmeden, bilmeyerek, kazara, şüphesiz olarak, hiç kuşkusuz, şüphesiz, kuşkusuz, konuşmadan, sessizce, güçsüzce, kuvvetsizce, bilmeden, bilmeyerek, habersizce, gereksizce, gereksiz yere, özetle, istemeyerek, istemeden, kanunsuzca, kanunlara aykırı olarak, teklifsizce, sürekli bir şekilde, sürekli olarak, boşuna, boşu boşuna, şaka bir yana, muhakkak, kesin olarak, tereddüt etmeden, eskimezlik, içeri dalmak, umutsuz, ümitsiz, kolay, basit, zahmetsiz, şartsız, koşulsuz, kırışıksız, lekelenmemiş, dizginsiz, sonu gelmez, tükenmiş, sonsuz, çığır açan, tartışmasız olarak, kolaylıkla, kolayca, kafası/içi rahat olarak, kafası/içi rahat bir şekilde, iç rahatlığıyla, bilmeyerek, bilmeden, tarafsızca, geveleme/ağızda yuvarlama, boş gezmek, boş boş gezinmek, açık sözlü, sözünü esirgemeyen, dobra dobra konuşan, kalitesizce, adice, bayağıca, dilini yutmuş, belirsiz, durmadan, boş, abes, acımasız, merhametsiz, insafsız, aralıksız, coşkulu, tek parça, anonim, kemiksiz, sütsüz, serbestçe, özgürce anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
senza kelimesinin anlamı
olmadan, olmaksızınpreposizione o locuzione preposizionale (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Oggi sono andato al lavoro senza il mio cellulare. Bu soğukta dışarıya şapkasız çıkmayın. |
-siz, -sızpreposizione o locuzione preposizionale (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Non andate al cinema senza di me. Sinemaya bensiz gitme. |
-sizce, -siz olarakpreposizione o locuzione preposizionale (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Cantava senza entusiasmo. Şarkıyı isteksizce (or: isteksiz olarak) söyledi. |
-den arıpreposizione o locuzione preposizionale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il fiume era senza inquinamento prima che fosse costruita la fabbrica lì vicino. |
içermeyenpreposizione o locuzione preposizionale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cerco di usare prodotti per l'igiene senza aromi artificiali. |
-siz, -sız, -suz, -süz
Natale è come il compleanno con la differenza che tutti ricevono regali. |
yokpreposizione o locuzione preposizionale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Purtroppo non posso prestarti lo zucchero perché siamo rimasti senza. |
-siz, -suz, -sız, -süzpreposizione o locuzione preposizionale (qualcosa di spiacevole) Questa stazione della metro è dotata di ingressi senza scalini. |
-den aripreposizione o locuzione preposizionale (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) È difficile ottenere un prestito senza interessi. |
dışında
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Lei è senza assistenza statale adesso. |
vazgeçmekpreposizione o locuzione preposizionale (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Adesso sto senza dolci, perché sto cercando di dimagrire. |
evsiz, evsiz barksız, sokakta yaşayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) In quest'area della città ci sono sempre molti senzatetto per le strade. |
dili tutulmuş, nutku tutulmuş
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Janet era ammutolita quando si rese conto che aveva vinto alla lotteria. |
şartsız, koşulsuzaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'esercito ha chiesto la resa incondizionata dei ribelli. |
sınırsız, kısıtsız, limitsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nei weekend ho minuti illimitati sul mio telefono. |
sözleri boğazına dizilmiş(figurato) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ero talmente strozzato dall'emozione che non l'ho nemmeno ringraziato. |
işsiz, iş sahibi olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La polizia ha arrestato una donna disoccupata che era sul luogo del reato. |
şaşırtıcı, hayret verici, şaşılacakaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il camion si lanciò giù per la collina a velocità sorprendente. |
başarısızlıkla sonuçlanan, başarısız olan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I tentativi di raggiungere gli automobilisti bloccati sono stati infruttuosi. |
çekirdeği çıkarılmış(meyva) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Holly ha messo i datteri snocciolati nel suo frullato. |
ıssız, terkedilmiş, kuş uçmaz kervan geçmez(arazi, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Nessun animale era visibile nel paesaggio freddo e desolato. |
işsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'uomo disoccupato cercava un lavoro ogni giorno. |
gerçeğe dayanmayan, asılsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Girano voci infondate secondo cui quel gruppo pop si è sciolto. |
eşsiz, benzersiz, emsalsiz(figurato: eccezionale) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il vino costoso è incomparabile a quello economico. |
ikna edici/inandırıcı olmayan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La diagnosi è inconcludente. |
ayrım yapmayan, fark gözetmeyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Libby ha gusti indiscriminati: mangia qualsiasi cosa! |
kontrolsüz, idaresiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Se il riscaldamento globale resta incontrollato, molte specie di piante e di animali si estingueranno. |
kurnaz, sinsi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Il membro del Congresso ha fatto ricorso a delle tattiche macchiavelliche per passare avanti. |
anlamsız, manasızaggettivo (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
vatansız, yurtsuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bekar
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
disiplinsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Con il tempo, gli studenti indisciplinati hanno imparato l'autocontrollo. |
adsız, isimsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La polizia ha arrestato un sospetto anonimo per la recente rapina. |
serbest
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Un abbonamento online offre agli utenti accesso illimitato a tutte le aree del sito internet. |
asılsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La corte provò che le accuse a carico di John erano infondate e lo prosciolse. Mahkeme, yapılan suçlamaların asılsız olduğuna karar vererek John'u beraat ettirdi. |
bağımsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Patrick è un tipo libero a cui non piacciono le regole e le convenzioni. |
dinsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
bitmek bilmez
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ci è toccato soffrire ascoltando l'interminabile chiacchiericcio di Bob sui suoi successi. |
sınırsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Con questi nuovi investimenti il nostro potenziale di guadagno è illimitato. |
pürüzsüz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
lezzetsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La torta al cioccolato sembrava deliziosa, ma era tristemente insapore. |
sınırsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
serbest
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
dizginsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
demode
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
haklı nedene dayanmayan
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Le prove contro John erano infondate e quindi ha evitato azioni penali. Il tuo ottimismo sulla Borsa era chiaramente infondato. |
aklı başında(persona) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marilyn è una persona molto semplice: sarà di vantaggio nella crisi in arrivo. |
aralıksız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Audrey è stufa della pioggia continua. |
sonsuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Lo spazio è infinito. |
sessizce, sessiz bir şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I bambini leggevano silenziosamente nelle loro camere. |
seyrek olarak, nadiren
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
bilmeden, bilmeyerekavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mentre parlava rigirava inconsciamente la sua fede intorno al dito. |
kazaraavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sono scivolato accidentalmente e mi sono fatto male alla schiena. |
şüphesiz olarak, hiç kuşkusuz, şüphesiz, kuşkusuz
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Indubbiamente ci sono pochi motivi per festeggiare. |
konuşmadan, sessizceavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Gli studenti stavano seduti in classe silenziosamente. |
güçsüzce, kuvvetsizceavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tracey spinse debolmente la porta, ma non ebbe la forza di aprirla. |
bilmeden, bilmeyerek, habersizce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'atleta affermò di aver assunto la sostanza vietata inconsapevolmente. |
gereksizce, gereksiz yere
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Le istruzioni sono inutilmente complicate. |
özetle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il professore spiegò il concetto concisamente. |
istemeyerek, istemeden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Il cameriere ha involontariamente rovesciato della zuppa su un cliente. |
kanunsuzca, kanunlara aykırı olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) L'imputato ha guidato illegalmente un autoveicolo in stato di ebbrezza. |
teklifsizce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vestiti pure informalmente per la festa; i jeans vanno bene. |
sürekli bir şekilde, sürekli olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La sua visione della storia è ininterrottamente pessimista. |
boşuna, boşu boşuna
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Fiona provò inutilmente a smuovere la maniglia della porta, ma era chiusa. |
şaka bir yanaavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Seriamente, credo che abbia ragione. |
muhakkak, kesin olarakavverbio La posta ci viene consegnata invariabilmente ogni mattina alle 11:30. |
tereddüt etmeden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
eskimezlik
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
içeri dalmak(figurato, informale) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Non saranno contenti se ci imbuchiamo. |
umutsuz, ümitsiz(durum) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I soccorritori continuarono a scavare tra le macerie, ma dopo tutto quel tempo ciò appariva inutile. |
kolay, basit, zahmetsiz(figurato) (mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Viaggiare in un altro paese è un modo facile di imparare un'altra lingua. |
şartsız, koşulsuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) L'insegnante tesseva lodi incondizionate per il tema di Samantha. |
kırışıksızaggettivo (pelle) (cilt) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La pelle liscia di Anna la faceva apparire più giovane della sua età reale. |
lekelenmemiş(şöhret, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La reputazione di Harrison rimase immacolata durante tutta la sua carriera di politico. |
dizginsiz(at) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sonu gelmez
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tükenmiş(che non ha più successo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Mano a mano che invecchiava iniziò a sentirsi finito. |
sonsuz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çığır açan
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
tartışmasız olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
kolaylıkla, kolayca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Questo libro si presterebbe facilmente ad un adattamento cinematografico. |
kafası/içi rahat olarak, kafası/içi rahat bir şekilde, iç rahatlığıyla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Riesco a fare tutto comodamente questo pomeriggio. |
bilmeyerek, bilmeden
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Ho ferito inavvertitamente i sentimenti della mia amica chiamandola tappa. |
tarafsızca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
geveleme/ağızda yuvarlama
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La smetteresti con tutto questo chiacchiericcio in modo da lasciarmi pensare? |
boş gezmek, boş boş gezinmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
açık sözlü, sözünü esirgemeyen, dobra dobra konuşanaggettivo (persona) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Dan è un tipo diretto; se vuoi una risposta onesta, chiedigli pure qualsiasi cosa. |
kalitesizce, adice, bayağıcaavverbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La casa era decorata grossolanamente con colori sgargianti. |
dilini yutmuş(mecazlı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sono rimasto ammutolito per la sorpresa per ciò che stava dicendo. |
belirsiz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
durmadan
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Betty parlava ininterrottamente e continuava a infastidire i suoi colleghi. |
boş, abes
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
acımasız, merhametsiz, insafsız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Marsha è spietata: passa sopra a chiunque per ottenere quello che vuole. |
aralıksız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ha parlato per un'ora senza interruzione. |
coşkulu(figurato) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Sentiva le risate sfrenate e gioiose dei bambini che giocavano. |
tek parça
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Le rocce sono stratificate o omogenee. |
anonim
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kemiksiz(ossa: tolte) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sütsüz(specifico: caffè) (kahve, çay) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
serbestçe, özgürce
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Mi piace correre liberamente lungo la spiaggia. |
İtalyan öğrenelim
Artık senza'ün İtalyan içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İtalyan içinde arayabilirsiniz.
senza ile ilgili kelimeler
İtalyan sözcükleri güncellendi
İtalyan hakkında bilginiz var mı
İtalyan (italiano) bir Roman dilidir ve çoğu İtalya'da yaşayan yaklaşık 70 milyon insan tarafından konuşulmaktadır. İtalyanca Latin alfabesini kullanır. J, K, W, X ve Y harfleri standart İtalyan alfabesinde yoktur, ancak yine de İtalyancadan ödünç alınan kelimelerde görünürler. İtalyanca, 67 milyon kişiyle (AB nüfusunun %15'i) Avrupa Birliği'nde en çok konuşulan ikinci dildir ve 13.4 milyon AB vatandaşı (%3) tarafından ikinci dil olarak konuşulmaktadır. İtalyanca, Vatikan'ın başlıca çalışma dilidir ve Roma Katolik hiyerarşisinde lingua franca olarak hizmet eder. İtalyanların yayılmasına yardımcı olan önemli bir olay, Napolyon'un 19. yüzyılın başlarında İtalya'yı fethi ve işgaliydi. Bu fetih, birkaç on yıl sonra İtalya'nın birleşmesini teşvik etti ve İtalyan dilinin dilini zorladı. İtalyanca, yalnızca sekreterler, aristokratlar ve İtalyan mahkemeleri arasında değil, aynı zamanda burjuvazi tarafından da kullanılan bir dil haline geldi.